• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
ATEŞNET
SİTE HARİTASI

Erkek İsimleri ve Anlamları O - Ş

181 ADET O HARFİ

1OBA: (TR) Çadırlarda yaşayan göçebe ailelerin meydana getirdiği topluluk. Genellikle bölmeli göçebe cadın. Yabancı. Zeka ya da yetenekleri olağanüstü işler başaracak kadar üstün olan kimse, dahi. Ova. 
2OBUZ: (TR) Su kaynağı. Akarsulardan oluşan küçük derecik. İki derenin birleştiği dar yer. Karların erimesiyle oluşan ufak dere. 
3ODHAN: (TR) Atak, hareketli ve canlı lider. Ateş gibi han.
4ODKAN: (TR) Canlı, coşkulu kimse. Ateş kanlı. Atak. Delidolu 
5ODMAN: (TR) Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse. 
6OFLAS: (TR) (bkz. Oflaz). 
7OFLAZ: (TR) İyi, güzel, eksiksiz, tam. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. Becerikli.Eflatun rengi.İşe yarar uygun. Cesur kabadayı.
8OFLAZER: (TR) Oflaz er. Gürbüz, becerikli, eksiksiz, yiğit. 
9OGAN: (TR) (bkz. Okan). 
10OGANER: (TR) Oğan er.
11OGÜN: (TR) Anımsanan belirli bir günde doğan. 
12OĞANER: (TR) Oğan er. 
13OĞANSOY: (TR) Oğan soy. 
14OĞUÇ: (TR) Oymak. Hısım, akraba.Bereket. 
15OĞUR: (TR) Uğur. Samimi, içten dost. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman ya da elverişli durum. 
16OĞURALP: (TR) Samimi, içten yiğit. 
17OĞURATA: (TR) Uğurlu ata. 
18OĞUŞ: (TR) Erkek çocuk. 
19OĞUZ: (TR) Mübarek, saf ve iyi yaratılışlı. Genç, sağlam, güçlü. Türk efsanelerinde geçen büyük bir kahraman. Büyük bir Türk boyu. 
20OĞUZALP: (TR) Oğuz boyundan, yiğit, savaşçı. 
21OĞUZATA: (TR) Oğuz'a mensup, güçlü yiğit baba. Oğuz kahramanı. 
22OĞUZBALA: (TR) Oğuz çocuğu. Yiğit gürbüz çocuk. 
23OĞUZBAY: (TR) Oğuz bay. 
24OĞUZCAN: (TR) Oğuz can. 
25OĞUZER: (TR) Oğuz er. 
26OĞUZHAN: (TR) Yiğit han, hakan. Oğuz boylarının efsanevi kahramanı. 
27OĞUZKAN: (TR) Damarlarında Oğuz kanı taşıyan. 
28OĞUZMAN: (TR) Güçlü, sağlam, iyi yürekli, dost kimse.
29OĞUZTAN: (TR) Görkemli, aydınlık. 
30OĞUZTÜZÜN: (TR) Sağlam, yiğit. Yumuşak huylu, sakin. 
31OKAN: (TR) Anlayışlı. Anlama, öğrenme.
32OKANALP: (TR) Anlayışlı yiğit.Tanrısal gücü olan yiğit. 
33OKANAY: (TR) Okan ay. 
34OKANDAN: (TR) Tanrı'dan gelen, Tanrı'nın verdiği. 
35OKANER: (TR) (bkz. Okanalp). 
36OKATAN: (TR.) Ok atan. 
37OKATAY: (TR) Ok atay. 
38OKAY: (TR) Baht, talih, şans. Bahtlı, talihli. Beğenme. Satürn gezegeni.
39OKBAŞ: (TR) Ok baş. 
40OKBOĞA: (TR) Hızlı ve boğa gibi güçlü. 
41OKBUDUN: (TR) Birlik içinde olan. Dürüst soya mensup. 
42OKCAN: (TR) Canlı, hareketli canı tez. 
43OKÇUN: (TR) Uzak, öte, uzakta bulunan. 
44OKDAĞ: (TR) Ok dağ. 
45OKDEMİR: (TR) Demir gibi sağlam ve atak. Demirden yapılmış ok. 
46OKER: (TR) Hızlı, canlı, hareketli kimse. 
47OKERGÜN: (TR) Ok ergin. 
48OKGÜÇ: (TR) Ok gibi güçlü ve hızlı. 
49OKHAN: (TR) Hızlı, atak ve güçlü lider, han. 
50OKKAN: (TR) Ok kan. 
51OKMAN: (TR) Ok gibi hızlı, güçlü kimse. Okçu. 
52OKSAL: (TR) Ok sal. 
53OKSALMIŞ: (TR) Ok atmakla meşhur. 
54OKSAR: (TR) Ok atışına hazırlan. 
55OKSAY: (TR) Ok ve Say'dan birleşik isim. 
56OKSEV: (TR) Ok ve Sev'den birleşik isim. 
57OKSEVEN: (TR) Ok seven. 
58OKSU: (TR) Hızlı ve düzenli akan su. 
59OKŞAK: (TR) Benzeyiş. Benzeyen, andıran. 
60OKTAN: (TR) Ok tan. 
61OKTAR: (TR) Ok tar. 
62OKTAY: (TR) Öfkeli, sinirli, kızgın. 
63OKTUĞ: (TR) Ok tuğ. 
64OKTUNA: (TR) Ok tuna. 
65OKTÜRE: (TR) Ok türe. 
66OKTÜREMİŞ: (TR) Ok türemış. 
67OKUŞ: (TR) Zeka, akıl, anlayışlılık. Çağrı, davet.
68OKUŞLU: (TR) Zeki, akıllı, anlayışlı. 
69OKUTAN: (TR) Eğitici, öğretmen. 
70OKUTMAN: (TR) Okutan, öğreten, öğretmen. 
71OKUYAN: (TR) Okumayı seven. Çağıran, davet eden. 
72OKYALAZ: (TR) Ateş gibi canlı ve çabuk. 
73OKYAN: (TR) Ok yan. 
74OKYANUS: (YUN) Ana karaları birbirinden ayıran büyük deniz. 
75OKYAR: (TR) Ok yar. 
76OKYAY: (TR) Ok yay. 
77OLCA: (TR) Savaşta düşmandan ele geçirilen mal, ganimet.
78OLCAY: (TR) Baht, talih, ikbal. 
79OLCAYTU: (TR) Bahtlı, şanslı, talihli. 
80OLCAYTUĞ: (TR) (bkz. Olcaytu). 
81OLCUM: (TR) Eli işe yatkın, becerikli, usta. Kendini olduğundan üstün gösteren. 
82OLDAÇ: (TR) Şişman, büyümeye, gelişmeye elverişli olan. 
83OLGAÇ: (TR) Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş. 
84OLGUN: (TR) Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş kimse. 
85OLGUNAY: (TR) Olgunay, dolunay. 
86OLGUNER: (TR) Olgun er. Yetişmiş, iyi gelişmiş kimse. 
87OLGUNSOY: (TR) Tanınmış soydan gelen. 
88OLGUNSU: (TR) Olgunsu 
89OLSAR: (TR) Adın duyulsun. 
90OMAÇ: (TR) Hedef, gaye, amaç.
91OMAY: (TR) Seçkin, seçilmiş. Özet, öz. 
92ONAR: (TR) Daha iyi bir duruma giren, mutlu olan. Hastalıktan, dertten kurtulan. 
93ONARAN: (TR) Düzelten, yararlı bir duruma getiren. İyileştiren, tedavi eden. Başaran, bitiren. 
94ONAT: (TR) İyi, güzel, düzgün. İyi yaratılışlı. Doğru, dürüst nitelikli. Kolay. 
95ONATKAN: (TR) Onat kan. Temiz, dürüst soydan gelen. 
96ONATSÜ: (TR) Güzel, dürüst asker. Nitelikli asker. 
97ONAY: (TR) Uygun bulma, onaylama. Uygun yerinde.R
98ONBULAK: (TR) On bulak. 
99ONGAR: (TR) Kurtuluş. 
100ONGAY: (TR) Kolay. 
101ONGU: (TR) Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. Bayındırlık, gelişmişlik. 
102ONGUN: (TR) Eksiksiz, tam. Verimli, bol, Bayındır. Kutlu, uğurlu, beğenilen. Kurtulmuş, onmuş.Gelişmiş, gürbüz.
103ONGUNALP: (TR) Kutlu, uğurlu, beğenilen yiğit. 
104ONGUNER: (TR) Gelişmiş, gürbüz genç. 
105ONGUNSU: (TR) Bol ve gür akan su. 
106ONGÜNER: (TR) Ongün-er. 
107ONGÜNEŞ: (TR) Ongün-eş. 
108ONUK: (TR) Sevgili, aziz. 
109ONUKER: (TR) Onuk er. Sevilen, sevgili insan, saygı değer. 
110ONUKTEKİN: (TR) Sevilen, sayılan güvenilir, emin insan. 
111ONUL: (TR) İyileş, iyi ol, sağlıklı ol. 
112ONULTAN: (TR) İyileştiren, düzelten, sağlığına kavuşturan. 
113ONUR: (TüR) İnsanın kendisine karşı duyduğu saygı. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref. 
114ONURAD: (TR) Onuruyla tanınmış ad. 
115ONURAL: (TR) Şan, şeref kazan. 
116ONURALP: (TR) Onuruyla tanınmış kimse. Yiğit ve onurlu. 
117ONURHAN: (TR) Onurlu han, hükümdar. 
118ONURKAN: (TR) Onurlu, soylu kandan gelen. 
119ONURSAL: (TR) Onurla ilgili. Saygı  için verilen san. 
120ONURSAN: (TR) Onuruyla tanınmış, şerefli. 
121ONURSAY: (TR) Onur say. 
122ONURSEV: (TR) Onur sev. 
123ONURSOY: (TR) Onurlu soydan gelen. 
124ONURSU: (TR) Onur su. 
125ONURSÜ: (TR) Onurlu asker. 
126ORAK: (TR) Ekin biçme zamanı, hasat. Ekin biçme aracı. 
127ORAL: (TR) Kuleyi, şehri ele geçir, zaptet. 
128ORALMIŞ: (TR) Kale, şehir almış. 
129ORAN: (TR) Ölçü, nispet, derece. Ölçülü, hesaplı. Tahmin. Anlayışlı. 
130ORAY: (TR) Ateş gibi kızıl renkte ay. Şehirli, şehirde yaşayan. 
131ORBAY: (TR) Ordu komutanı. Ordu beyi. 
132ORBEK: (TR) Şehir beyi. 
133ORBEY: (TüR) Bekçi muhafız. 
134ORCAN: (TR) Bey can. Üstün, kıdemli kişi. 
135ORCANER: (TR) (bkz. Orcan). 
136ORÇUN: (TR) Ardıllar, halefler. 
137ORGUN: (TR) Gizli saklı. 
138ORGUNALP: (TR) Orgun alp. 
139ORGUNTAY: (TR) Orgun tay. 
140ÖRGÜN: (TR) Sıcak gün. 
141ORGUNALP: (TR) Örgün alp. 
142ORHAN: (TR) Şehrin yöneticisi, hakimi. 
143ORHON: (TR) (bkz. Orhun). 
144ORHUN: (TR) Orta Asya'da bir ırmak. Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı. Yüksek, yüce Hun anlamında. 
145ORKAN: (TR) Or kan. 
146ORKUN: (TR) (bkz. Orhun). 
147ORKUT: (TR) Kutlu, uğurlu şehir. 
148ORKUTAY: (TR) Or kut ay. 
149ORTAÇ: (TR) Tepe, ozanların bulunduğu. Mirasçı. Veliaht. 
150ORTAN: (TR) Ateş renginde kızıl tan. 
151ORTANCA: (TR) Pek çok türü bulunan süs bitkisi. Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasındaki kardeş.
152ÖRTÜN: (TR) Ortanca kardeş. 
153ORTUNÇ: (TR) Ateş renginde tunç. 
154ORUÇ: (TR) İslam'ın beş şartından birisidir. Tan yerinin ağarmasından güneş batana kadar Allah rızası için yiyip içmekten cinsi münasebetten sakınmak. İbadet. 
155ORUK: (TR) Aile, oymak. Göçmen olarak gelip bir yere yerleşen. Yol, çare, imkan. 
156ORUN: (TR) Özel, yer. Önemli bir görevlinin çalıştığı yer, makam.Gizli, habersiz. Huy, yaratılış. 
157ORUS: (TR) Eski uygur adlarındandır. "Talih, baht, saadet" anlamındadır. 
158ORUZ: (TR) Düşün, düşünce. 
159OSKAN: (TR) Akıllı. 
160OSKAY: (TR) Neşeli, mutlu. 
161OSMAN: (AR) Bir tür kuş ya da ejderha. ( Toy denilen, kazdan büyük bir kuşun yavrusu). Ateş gibi adam (Odman= Od +Man)
162OTAC: (TR) Hekim, doktor.
163OTARAN: (TR) Hayvanları otlatan çoban. 
164OTAY: (TR) Ateş renginde ay.
165OYAL: (TR) Oy al. 
166OYALP: (TR) Oy alp. 
167OYANALP: (TR) E Oğan alp. Güçlü yiğit.
168OYHAN: (TR) Oy han. 
169OYKAN: (TR) Oy kan. 
170OYKUT: (TR) Oy kut. 
171OYLUM: (TR) Vadi, koyak. Çukur, oyuk. Bir cismin uzayda kapladığı boşluk.
172OYMAN: (TR) Görüş, düşünce sahibi. 
173OYTUN: (TR) Kutsal, mübarek. Beğenilen, güzel yer. Alçak yer, ova.
174OYTUNÇ: (TR) Oy tunç. 
175OYUM: (TR) Oymak işi. 
176OZAN: (TR) Şiir yazan, şair. Halk şairi. Şakacı, tatlı, güzel konuşan. 
177OZANALP: (TR) Şiir söyleyen tatlı dilli yiğit. 
178OZANER: (TR) Ozan er. 
179OZANSOY: (TR) Güzel konuşan, şiir yazan bir soydan gelen. 
180OZANSÜ: (TR) Güzel konuşan, şiir yazan asker. 
181OZGAN: (TR) Öne geçen, kazanan, başarılı. 

242 ADET Ö HARFİ

1ÖCAL: (TR) Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al. 
2ÖDÜL: (TR) Bir başarı ya da iyilik karşısında verilen armağan. Yarışma veya müsabakalarda kazanana verilen hediye, mükafat. 
3ÖGE: (TR) Çok akıllı. Yaşlı kimse. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. Hekim. Ün, şöhret. 
4ÖGEDAY: (TR) Çok akıllı, bilgili. Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın oğlu. 
5ÖGER: (TR) Akıllı, bilgili kimse. 
6ÖGET: (TR) Beğenilen, aranılan, övülen, iyi güzel.
7ÖGETÜRK: (TR) Akıllı, bilgili Türk. 
8ÖĞÜN: (TR) Kendini yücelt, gurur duy. Zaman vakit. Kez, defa. Önde, ileride olan.
9ÖĞÜT: (TR) Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için söylenen söz. 
10ÖKE: (TR) (bkz. Öge). 
11ÖKER: (TR) Akıllı kimse. 
12ÖKKEŞ: (AR) Erkek örümcek. Bir dağ adı. 
13ÖKLÜ: (TR) Akıllı. 
14ÖKMEN: (TR) Akıllı, zeki, bilgili kimse. 
15ÖKMENER: (TR) Akıllı, bilgili kimse. 
16ÖKTEM: (TR) Güçlü, onurlu, gösterişli, korkusuz. 
17ÖKTEMER: (TR) (bkz. Öktem). 
18ÖKTEN: (TR) Akıllı, bilgili, fazıl, kahraman, cesur. 
19ÖKTÜRK: (TR) Akıllı, güçlü Türk. 
20ÖMER: (AR) Halife Hz Ömer'den. Adaletiyle ünlüdür.
21ÖMÜR: (AR) Hayat müddeti, yaşama süresi. Hayat, dirilik.
22ÖMÜRAL: (AR-TR) Uzun ömürlü ol. 
23ÖMÜRCAN: (AR-TR) Ömür-Can.
24ÖNAL: (TR) İleri git, lider ol anlamında. 
25ÖNAY: (TR) Ayın ilk günlerindeki hali, hilal. 
26ÖNCEL: (TR) Birine göre kendinden önce yerini tutmuş olan kimse. Bizden önce yaşamış olanlar. 
27ÖNCÜBAY: (TR) Klavuz, rehber, önder kişi.
28ÖNDER: (TR) Bir davada, fikri siyasi bir harekette önde giden, önayak olan, kitleyi idare eden kimse, lider, şef. 
29ÖNEL: (TR) Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet. 
30ÖNEN: (TR) Hak, adalet.
31ÖNER: (TR) Önde gelen, başta gelen. Yön. Sıra.
32ÖNGAY: (TR) Jüpiter gezegeni.
33ÖNGEL: (TR) Ağır başlı. 
34ONGEN: (TR) Başarı, zafer.
35ÖNGÜ: (TR) İlk, önce, önceki. Direnme, inat. 
36ÖNGÜL: (TR) Direnen, inatçı kimse. . Ön ayak olan, teşvik eden. Kılavuz. 
37ÖNGÜT: (TR) Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. Hücum etmek için elverişli yer. 
38ÖNKAL: (TR) Ön kal. 
39ÖNSAL: (TR) Ön sal. 
40ÖNSOY: (TR) İlk soy. 
41ÖNÜR: (TR) Kendinden önceki, eski. Öne geçen, ileriye giden. 
42ÖREN: (TR) Eski yapı ya da kent kalıntısı. Şehir kent. Köy. Bitek ova. Ormanlık yer. 
43ÖRENEL: (TR) Cömert ve geniş el. 
44ÖRENER: (TR) Geniş, güven veren yiğit. 
45ÖRENGÜL: (TR) Yaban gülü. 
46ÖRGEN: (TR) Organ. İnce halat, urgan. 
47ORSAN: (TR) Yüce adı olan. 
48ÖRSEL: (TR) Ör sel.
49ÖTÜKEN: (TR) Oğuz destanında Tiyenşan dağlarıyla Orhun havzası arasında bulunduğu belirtilen, ormanlık kutsal bölge. Moğolca'da yer Tanrıçası.
50ÖVEÇ: (TR) 2, 3 yaşındaki erkek koyun. 
51ÖVÜNÇ: (TR) Övünmeye yol açan, övünülecek şey.
52ÖYMEN: (TR) Evcimen, evine bağlı. 
53ÖZ: (TR) Bir kimsenin betiği, manevi varlığı. Bir şeyin temel öğesi. Kan bağı ile bağlı olan.
54ÖZAK: (TR) Öz ak. Özü temiz, doğru kimse. 
55ÖZAKAN: (TR) Öz akan. 
56ÖZAKAY: (TR) Öz akay. Özü temiz kimse.
57ÖZAKIN: (TR) Öz akın. 
58ÖZAKINCI: (TR) Öz akıncı. 
59ÖZAKTUĞ: (TR) Beyaz tuğ. 
60ÖZAL: (TR) Öz al. 
61ÖZALP: (TR) Özünde yiğit olan kimse.
62ÖZALPMAN: (TR) Özünde yiğit olan kimse. 
63ÖZALPSAN: (TR) Yiğitliğiyle tanınan kimse. 
64ÖZALTAN: (TR) Sabah seher vaktinde göğün kızıllaşarak aydınlanması. 
65ÖZALTAY: (TR) Altaylara mensup. Öztürk. 
66ÖZALTIN: (TR) Özü altın gibi değerli olan kimse.
67ÖZALTUĞ: (TR) Kırmızı tuğ. 
68ÖZAN: (TR) Öz an. 
69ÖZARI: (TR) Arı gibi çalışkan kimse.
70ÖZARKIN: (TR) Öz arkın. 
71ÖZASLAN: (TR) Aslan gibi güçlü, soylu kimse. 
72ÖZATA: (TR) Ata ve Öz kelimelerinden birleşik isim. 
73ÖZATAY: (TR) Özü herkesçe tanınan kimse. 
74ÖZAY: (TR) Özü ay gibi temiz, parlak, aydınlık kimse. 
75ÖZAYDIN: (TR) Özü temiz, aydınlık kimse.
76ÖZBAL: (TR) Balın özü. 
77ÖZBALA: (TR) Öz çocuk. 
78ÖZBAŞ: (TR) Öz baş. 
79ÖZBATU: (TR) Öz batu. 
80ÖZBAY: (TR) Yiğit, Türk Alpi. 
81ÖZBEK: (TR) Yiğit, cesur, özü güçlü. Orta Asya'da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kimse.
82ÖZBEKKAN: (TR) Özbek soyundan gelen. 
83ÖZBEN: (TR) Soyluluk ve asalette öz, temel.
84ÖZBERK: (AR-FAR) Özü güçlü kimse. 
85ÖZBEY: (TR) (bkz. Özbay). 
86ÖZBİL: (TR) Öz- Bil
87ÖZBİLEK: (TR) Güçlü bilek. 
88ÖZBİLEN: (TR) Kendisi bilen, kendiliğinden bilen.
89ÖZBİLGE: (TR) Bilgelik taşıyan. Doğasında bilgelik bulunan. 
90ÖZBİLGİN: (TR) Öz bilgin.
91ÖZBİLİR: (TR) Asıl bilgiye ulaşan, temel bilgi sahibi. 
92ÖZBİR: (TR) Soy, temel, asıl birliği. 
93ÖZBOĞA: (TR) Öz boğa. 
94ÖZCAN: (TR) Candan, samimi, içten.
95ÖZCEBE: (TR) Zırh, cevşen, silah, mühimmat işleriyle uğraşan. 
96ÖZÇAM: (TR) Öz çam. 
97ÖZÇELİK: (TR) Özü çelik gibi sert ve güçlü. 
98ÖZÇEVİK: (TR) Canlı, çevik, hareketli kimse. 
99ÖZÇIN: (TR) Özü doğru, saf, temiz kimse. 
100ÖZÇINAR: (TR) Öz çınar. 
101ÖZDAĞ: (TR) Öz dağ. 
102ÖZDAL: (TR) Öz dal. 
103ÖZDAMAR: (TR) Öz damar. 
104ÖZDEĞER: (TR) Bir şeyin gerçek değeri. 
105ÖZDEK: (TR) Temel, esas, kök. İç, öz, çekirdek. Madde. 
106ÖZDEL: (TR) Hediye. Armağan.
107ÖZDEMİR: (TR) Özü demir gibi güçlü. 
108ÖZDEN: (TR) Soyca temiz, köleliği olmayan, özgür. Özle, özvarlıkla, gerçekle ilgili.Suların geçtiği yer, su geçidi. Özsu.
109ÖZDENER: (TR) Özden er. 
110ÖZDEŞ: (TR) Her türlü nitelik bakımından eşit olan, benzer olan. 
111ÖZDİL: (TR) Gönülden, içten. 
112ÖZDİLEK: (TR) Candan dilenen dilek. 
113ÖZDİLMAÇ: (TR) Tercüman, çevirmen. 
114ÖZDİNÇ: (TR) Özlü, canlı, dinç olan kimse. 
115ÖZDİNÇER: (TR) Özü canlı, dinç olan kimse. 
116ÖZDOĞA: (TR) Gerçek, bozulmamış tabiat. 
117ÖZDOĞAL: (TR) Öz doğal. 
118ÖZDOĞAN: (TR) Öz doğan. 
119ÖZDOĞRU: (TR) Özünden temiz, dürüst kimse. 
120ÖZDORU: (TR) Öz doru.
121ÖZDORUK: (TR) Zirve. Yüksek şahsiyet. 
122ÖZDURAN: (TR) Öz duran. 
123ÖZDURDU: (TR) Öz durdu. 
124ÖZDURU: (TR) Özü duru, katıksız olan. 
125ÖZEK: (TR) Güç. Çalışkan. Küçük dere. Ağacın, bitkinin özü, içi. Bitki filizi. Bir şeyin ortası. 
126ÖZEKAN: (TR) Öze kan. 
127ÖZEL: (TR) Öz el. Yalnız bir kişiye, bir şeye ait ya da ilişkin olan. Devlete değil, kişiye ait olan. Her zaman görülenden, olağandan farklı, dikkate değer. 
128ÖZEN: (TR) Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba. İçerlek, tam orta, en içeride olan. İlk söz. 4 Bir birine yakın iki dağın arasındaki uzaklık, ara. Dere, ırmak.
129ÖZENDER: (TR) Ender bulunan yaratılışta olan, değerli. 
130ÖZENGİN: (TR) Özü engin, geniş ve derin. 
131ÖZENLİ: (TR) Özenle çalışan kimse. 
132ÖZER: (TR) Yiğit, doğru kimse.
133ÖZERCAN: (TR) Özer can. 
134ÖZERDAL: (TR) Öz er dal. 
135ÖZERDEM: (TR) Bütün erdemleri özünde toplayan. 
136ÖZERDİM: (TR) Özüne erdim, ulaştım. 
137ÖZERDİNÇ: (TR) Özünde canlı, dinç olan erkek.
138ÖZEREK: (TR) Asıl amaç, ulaşılmak istenen şey. 
139ÖZERHAN: (TR) Yiğit, cesur han. 
140ÖZERK: (TR) Kendi kendini yönetme yetkisi olan. 
141ÖZERKİN: (TR) Özgür, güçlü kimse. 
142ÖZERKMEN: (TR) Özünde güçlü olan. 
143ÖZERMAN: (TR) Bir şeyi çok isteyen. Pişmanlık duyan. 
144ÖZEROL: (TR) Gerçek yiğit ol. 
145ÖZERTAN: (TR) Öz ertan. 
146ÖZERTEM: (TR) Özünde erdemli olan. 
147ÖZGE: (TR) Başka, gayrı, diğer. Yabancı, ağyar. İyi, güzel. İki dağ arasındaki dereciklerin birleştiği yer, derenin başlangıcı. Şakacı. Cana yakın, sıcakkanlı.Yürekli, gözü pek. 
148ÖZGEBAY: (TR) İyi, güzel, yürekli erkek.
149ÖZGEER: (TR) İyi güzel erkek. 
150ÖZGEN: (TR) Özü geniş, rahat, sakin kimse.
151ÖZGENALP: (TR) Sakin, ağırbaşlı yiğit.
152ÖZGENAY: (TR) (bkz. Özgenalp).
153ÖZGENÇ: (TR) Öz genç. 
154ÖZGENER: (TR) (bkz. Özgenalp). 
155ÖZGER: (TR) İyi, güzel kimse. 
156ÖZGİRAY: (TR) Kuvvetli, kudretli yiğit. Kırım hanlarının kullandığı isimlerden. 
157ÖZGÜ: (TR) Kutsal. Özellikle birine ya da bir şeye ait olan. 
158ÖZGÜÇ: (TR) Temel güç. Ana kuvvet. 
159ÖZGÜLEÇ: (TR) Güler yüzlü, içten gülen kimse.
160ÖZGÜN: (TR) Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. 
161ÖZGÜNAY: (TR) Özgün ay.
162ÖZGÜNER: (TR) Öz güner. 
163ÖZGÜNEŞ: (TR) Güneş gibi parlak ve kapsamlı.
164ÖZGÜR: (TR) Kendi kendine hareket etme, davranma karar verme gücü olan. Tutuklu olmayan, hür. Başkasının kölesi olmayan. Bağımsız. 
165ÖZGÜRCAN: (TR) Özgürlüğüne düşkün kimse. 
166ÖZGÜREL: (TR) Özgür davranan kimse. 
167ÖZGÜVEN: (TR) Kendine güvenen. 
168ÖZHAKAN: (TR) Hakan soyundan gelen. 
169ÖZHAN: (TR) Hükümdar soyundan gelen. 
170ÖZİL: (TR) Gerçek ülke. 
171ÖZİLHAN: (TR) Ülkenin hanı, yöneticisi. 
172ÖZİLTER: (TR) Yurdun gerçek savunucusu, koruyucusu. 
173ÖZİNAL: (TR) Gerçek arkadaş, dost. 
174ÖZİNAN: (TR) Özden gelen inanç.
175ÖZKAN: (TR) Temiz kan, soylu kimse. 
176ÖZKAR: (TR) Öz kar. 
177ÖZKAYA: (TR) Öz kaya. 
178ÖZKAYRA: (TR) İçten gelen bağış, iyilik. 
179ÖZKE: (TR) Sağlam, sağlıklı. Temiz yürekli.
180ÖZKENT: (TR) Öz kent. 
181ÖZKER: (TR) Sağlam, temiz yürekli er. 
182ÖZKOÇ: (TR) Cesur, savaşkan yapılı.. 
183ÖZKÖK: (TR) Esas, temel, kaynak. Neslin geldiği soy ağacı.
184ÖZKUL: (TR) Gerçek kul. Hakkıyla ibadet eden kul. 
185ÖZKURT: (TR) Öz kurt. 
186ÖZKUT: (TR) Kutsanmış, kadr sahibi. 
187ÖZKUTAL: (TR) Gerçek mutluluk senin olsun. 
188ÖZKUTAY: (TR) Özü uğurlu ve ay gibi parlak olan. 
189ÖZKUTLU: (TR) Kutlu olan şeyin kendisi. Özü kutlu, uğurlu olan. 
190ÖZKUTSAL: (TR) Öz kutsal. 
191ÖZLEK: (TR) Toprağın özlü, verimli yeri. Zaman. Doğa üstü güç, felek.
192ÖZLÜ: (TR) Özü benliği olan. İçten gerçek. Verimli. 
193ÖZLÜER: (TR) Kişilikli, olgun kişi. 
194ÖZMEN: (TR) Özlü kimse, özü iyi, sağlam kişilikli. 
195ÖZMERT: (TR) Mert yapılı. 
196ÖZMUT: (TR) Yapısında mutluluk olan. 
197ÖZNUR: (TR) Özü ışıklı, aydınlık kimse. 
198ÖZOĞUL: (TR) Öz oğul. 
199ÖZOĞUZ: (TR) Oğuz'a mensup. Oğuz'a ait. 
200ÖZOK: (TR) Özü ok gibi güçlü olan. 
201ÖZOL: (TR) Özün değişmesin, göründüğün gibi ol. 
202ÖZOZAN: (TR) Gerçek şair. 
203ÖZÖĞE: (TR) Bir şeyin aslı, özü. 
204ÖZÖNDER: (TR) Gerçek önder. 
205ÖZPINAR: (TR) Öz pınar.
206ÖZPOLAT: (TR) Özü çelik gibi sağlam olan. 
207ÖZPULAT: (TR) (bkz. Özpolat). 
208ÖZSAN: (TR) Adı duyulmuş ünlü. 
209ÖZSEL: (TR) Özle ilgili, öze ilişkin. 
210ÖZSELEN: (TR) Gerçek haber.
211ÖZSEVİ: (TR) İçten gelen sevgi. 
212ÖZSU: (TR) Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad.
213ÖZSUNGUR: (TR) Sakin, soğukkanlı yapısı olan. 
214ÖZSÜ: (TR) Gerçek asker. Askeri kişilik ve yapı sahibi.
215ÖZSÜER: (TR) (bkz. Özsü). 
216ÖZŞAHİN: (TR) Şahin gibi güçlü, atak, çabuk yapılı. 
217ÖZŞAN: (TR) Öz şan. 
218ÖZŞEN: (TR) Şen yapılı.
219ÖZTAN: (TR) Karanlığı bitiren, aydın başlangıç. 
220ÖZTANIR: (TR) Gerçeği ayırabilen. 
221ÖZTARHAN: (TR) Büyük nüfuz sahibi. Komutan, han. Toprak zengini. 
222ÖZTAŞ: (TR) Öz taş. 
223ÖZTAY: (TR) Öz tay. 
224ÖZTAYLAN: (TR) (bkz. Taylan). 
225ÖZTEK: (TR) Öz tek. 
226ÖZTEKİN: (TR) Yapısında emniyet ve güven taşıyan. 
227ÖZTİMUR: (TR) Özü demir gibi güçlü. 
228ÖZTUNA: (TR) (bkz. Tuna). 
229ÖZTUNÇ: (TR) Özü tunç gibi güçlü olan. 
230ÖZÜAK: (TR) Özü tertemiz olan kişi 
231ÖZÜDOĞRU: (TR) Dürüst ve doğruluğu ilke edinen. 
232ÖZÜM: (TR) Kardeş gibi tutulup sevilen.
233ÖZÜN: (TR) Hakkıyla kazanılmış ün. Şiir. 
234ÖZÜPEK: (TR) Ruhen güçlü. 
235ÖZVER: (TR) Öz ver. 
236ÖZVERDİ: (TR) Öz verdi. 
237ÖZVEREN: (TR) Özveride bulunan, fedakar. 
238ÖZVERİ: (TR) Bir amaç ya da kişi için kendi yararlarından vazgeçme, fedakarlık.
239ÖZYAY: (TR) Yay gibi çevik ve atılgan yapılı. 
240ÖZYURT: (TR) Anavatan, anayurt. 
241ÖZYUVA: (TR) Ata evi, dönülecek asıl yer.
242ÖZYÜREK: (TR) Güçlü korkusuz. 

72 ADET P HARFİ

1PAKALIN: (FAR-TR) Dürüst, doğru iyi tanınmış kimseler.
2PAKAN: (FAR) Temizler, anlar. Veliler, ermişler, evliya. 
3PAKEL: (FAR-TR) İyi işler yapan, doğru kimse. 
4PAKER: (FAR-TR) Temiz, dürüst, iyi kimse.
5PAKKAN: (FAR-TR) Temiz soydan gelen kimse. 
6PAKSAN: (FAR-TR) Temiz, doğru namuslu tanınmış kimse. 
7PAKSOY: (FAR-TR) Temiz soydan gelen.
8PAKSU: (FAR-TR) Temiz su. Billur gibi arı duru, şahsiyetli.
9PAKSÜT: (FAR-TR) Sütü temiz. 
10PALA: (TR) Kısa ve geniş kılıç. 
11PALATEKİN: (TR) Emniyet, güven ve cesaret telkin eden kişi. 
12PALATİMUR: (TR) Demir pala. Sert ve katı yapılı, güçlü.
13PALAY: (FAR) Yedek at. 
14PALAZ: (TR) Kimi kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu. Güzel, canlı, gürbüz.
15PAMİR: (TR) Orta Asya'da yüksek dağlık kütle. (FAR) Dünyanın çatısı. 
16PAMİRHAN: (TR) Pamir han. 
17PARSBAY: (FAR-TR) Pars gibi güçlü ve çevik.
18PARSHAN: (FAR-TR) (bkz. Parsbay). 
19PARSKAN: ( FAR-TR) Kanında atılganlık, cesaret ve saldırganlık taşıyan.
20PAŞA: (TR) Osmanlı devletinde yüksek rütbeli askerlere verilen unvan. General. Uslu, ağırbaşlı. 
21PAYAM: (TR) Badem. 
22PAYAN: (FAR) Son nihayet. Uç, kenar. 
23PAYE: (FAR) Aşama, rütbe, derece. Basamak, merdiven basamağı. İkizlerin bir yıldızı.
24PAYİDAR: (FAR) Saygın, rütbeli. Sağlam, sürekli. 
25PAYİZ: (FAR) Güz, sonbahar. Yaşlılık. 
26PAYZEN: (FAR) Tutsak, esir. Suçlu. Ayağına pranga vurulmuş kimse. Rençber. 
27PEHLİVAN: (FAR) Güreşçi. Boylu boslu, iri yan, güçlü kimse, yiğit. 
28PEKAL: (TR) Pek al. 
29PEKALP: (TR) Güçlü, sert, kahraman yiğit. 
30PEKANT: (TR) Sağlam dönülmez yemin. Pek ant. 
31PEKDEĞER: (TR) Çok değerli, çok kıymetli. 
32PEKDEMİR: (TR) Sert, sağlam, demir gibi. 
33PEKEL: (TR) Güçlü el. Pek el. 
34PEKER: (TR) Güçlü kimse. Gözüpek, cesur yapılı.
35PEKERGİN: (TR) Olgun kimse. 
36PEKGÖZ: (TR) Cesur, yiğit. 
37PEKİN: (TR) Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin. 
38PEKİNER: (TR) (bkz. Pekin). 
39PEKİNTÜRK: (TR) Pekin Türk.
40PEKOL: (TR) Sert, sağlam, dayanıklı ol. 
41PEKÖZ: (TR) Özü sağlam kimse. 
42PEKŞEN: (TR) Neşeli, şen şakrak, mutlu kimse.
43PEKTAŞI: (TR) Güçlü, sert taş. 
44PEKTAY: (TR) Güçlü, sağlam tay. 
45PEKTÜRK: (TR) Sağlam ve güçlü Türk. 
46PEKÜN: (TR) Tanınmış güçlü isim. 
47PEKÜSTÜN: (TR) Çok üstün, üstünlükte en iyi seviyede olan. 
48PERİNÇEK: (TR) Özverili, fedakar, sadık. 
49PERİZ: (FAR) Bağırma, haykırma. Su kenarında yetişen yeşil saz, ot. 
50PERK: (TR) Katı, sert, güçlü berk. 
51PERKEL: (TR) Güçlü er. 
52PERKER: (TR) Güçlü kimse.
53PERKİN: (TR) Çok güçlü kuvvetli, sağlam kimse. 
54PERTEV: (FAR) Işık. Parlaklık. 
55PERVA: (FAR) Korku. Çekingenlik. İlgi, bağ.
56PERVER: (FAR) Besleyen, besleyici, yetiştiren, yetiştirici, koruyan, terbiye eden. 
57PERVİZ: (FAR) Üstün. Elek. Süzgeç. Balık. Güzellik. 
58PESEN: (TR) Kırağı, çiğ. Sis. İnce ince yağan kar, çisenti.
59PESİN: (FAR) Sonraki, en son.
60PEŞREV: (FAR) Türk müziğinin en meşhur saz eseri formu. Güreşten önce güreşçilerin yaptıkları gösteri.
61PEYAM: (FAR) Haber, başkasından alınan bilgi.
62PEYAMİ: (FAR) Haberle, bilgi ile ilgili.
63PEYKAN: (FAR) Temren, başak, okun ucundaki sivri demir. 
64PİRANE: (FAR) Yaşlılara yakışır şekilde, olgunca tavır.
65PİRUZ: (FAR) Kutlu, hayırlı, uğurlu.
66POLAT: (FAR) Çelik. Güç, kuvvet. 
67POLATALP: (TR) Çelik gibi güçlü yiğit. 
68POLATHAN: (TR) (bkz. Polatalp). 
69POLATKAN: (TR) Çelik gibi güçlü soydan gelen. 
70POLATKILIÇ: (TR) İyi cins çelikten yapılma kılıç.
71POYRAZ: (YUN) Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar. Kuzey.
72POZAN: (TR) Üzüm bağı. 

79 ADET R HARFİ

1RACİ: (AR) Rica eden, yalvaran, dileyen. Dönen, geri gelen.
2RADİ: (AR) Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren. 
3RAFET: (AR) Acıma, merhamet etme, esirgeme anlamında.
4RAFEDDİN / RAFETTİN: (AR) İslam dininin vermiş olduğu acıma, esirgeme duygusu. 
5RAFIZ: (AR) Bırakan, salıveren. 
6RAFİ: (AR) Kaldıran, yücelten, yükselten. 
7RAFİH: (AR) Rahat ve huzurlu yaşayan. 
8RAGIB / RAGIP: (AR) Arzulu, isteyen, rağbet eden. 
9RAHİM: (AR) Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. 
10RAHMET: (AR) Acıma, esirgeme, koruma. 
11RAHMİ. (AR) Acımayla ilgili. 
12RAİD: (AR) Gürleyen, gürüldeyen. 
13RAİF: (AR) Acıması olan, merhametli.
14RAKIM: (AR) Yazan, çizen. Yükselti. 
15RAMAZAN: (AR) Hicri (kameri) ayların dokuzuncusu, oruç ayı. 
16RAMİ: (AR) Atan, atıcı
17RAMİZ: (AR) Akıllı, zeki.İşaretlerle simgelerle gösteren. 
18RASİ: (AR) Kımıldamayan, oynamayan, sabit.
19RASİF: (AR) Sağlam dayanıklı. Denizin yüzüne çıkmış kayalar. Taş, temel, rıhtım. 
20RASİH: (AR) Sağlam, temeli güçlü, dayanıklı. Bir bilimde, özellikle din alanında çok derinleşmiş olan. 
21RASİM: (AR) Resim yapan.
22RAŞİD / RAŞİT: (AR) Olgun, ergin, akıllı. Doğru yolda olan.
23RAUF: (AR) Esirgeyen acıyan, çok merhametli. 
24RAZİ: (AR) Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren.
25REBİ: (AR) Bahar, ilkyaz.
26RECA: (AR) Umut, umma. İstek, dilek. 
27RECAİ: (AR) İsteyen, rica eden, yalvaran. Allah'a yalvaran.
28RECEP: (AR) Hicri kameri ayların yedincisi, üç ayların ilki. Gösterişli, haybetli. 
29REFAH: (AR) KBolluk, rahatlık, sıkıntı içinde olmamak. 
30REFET: (AR) Acıma, merhamet etme, esirgeme.
31REFETTİN: (AR) İslam dininin vermiş olduğu acıma, esirgeme duygusu. 
32REFİ: (AR) Yüksek, yüce, saygın.
33REFİG: (AR) Bolluk ve rahat içinde geçinen. 
34REFİK: (AR) Arkadaş, yol arkadaşı, yoldaş. Muavin, yardımcı. Koca. Ortak. Mesleğe yeni giren kimsenin rehber olarak tanıdığı kişi.
35REGAİP: (AR) Çok istek gören, beğenilen. Armağanlar.
36REHA: (FAR) Kurtulma, kurtuluş. (AR) Bolluk, genişlik, varlık. 
37REHBER: (FAR) Yol gösteren, kılavuz. 
38REİS: (AR) Başkan, baş.
39REKİN: (AR) Gururlu, ağırbaşlı. Yüce, yüksek. 
40REMİZ: (AR) İşaret, meramını isteğini işaretle ifade etme. Alamet, amblem. 
41REMZİ: (AR) Remizle ilgili, remze ait, sembolik, simgesel. 
42RENAN: (AR) İnleyen, çınlayan. 
43RESAİ: (AR) Süsler, süs. 
44RESAN: (FAR) Erişenler, yetişenler, ulaşanlar.
45REŞAT: (FAR) Layık, değer, yakışır. 
46RESUL: (AR) Bir kimsenin sözünü başka bir kimseye tebliğ eden kişi. Elçi, Allah elçisi peygamber. 
47RESULHAN: (AR-FAR) Hükümdarların elçisi. 
48REŞAD / REŞAT: (AR) Doğru yolda, hak yolda yürüme. 
49REŞİD / REŞİT: (AR) İyi ve doğruyu seçebilen, malını idare gücü olan, rüşd yaşına ulaşmış akil ve baliğ (kişi) ergin, erişkin. Akıllı hareket eden doğru yolda giden.
50REVAN: (FAR) Akan, su gibi akıp giden. Ruh, can. 
51REVHA: (AR) Rahatlık. Gönül rahatlığı. 
52REVİŞ: (FAR) Biçim, tarz, üslup. Tutum, davranış, yol. 
53REVNAK: (AR) Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.
54REYYAN: (AR) - Suya kanmış, suya doymuş.
55REZAN: (AR) Ağırbaşlı, gururlu. 
56REZZAK: (AR) Bütün canlıların rızkını veren , onları nimetlendiren anlamında. Allah'ın isimlerinden. 
57RIDVAN: (AR) Rıza, razılık, razı olma. Cennet kapısında bekleyen melek. 
58RIFAT: (AR) Yükseklik, yücelik, itibar, yüksek mertebe. 
59RIFKI: (AR) Yumuşaklık, mülayimlik, yumuşak başlılık, naziklik, tatlılık. 
60RIZA: (AR) Razılık, razı olma, hoşnutluk, memnuniyet, onaylama, kabul. Bir şeyin olmasına muvafakat etme. Kadere boyun eğme.
61RIZKULLAH: (AR) Nimetler veren Allah'ın kulu. 
62RİAYET: (AR) Gütme, gözetme. Sayma, saygı, itibar. Ağırlama. 
63RİCAL: (AR) Erkekler. Onur sahibi kimseler.
64RİKAB / RİKAP: (AR) Büyük, saygın bir kimsenin huzuru, önü. 
65RİVA: (AR) Suya kanmışlar. 
66RUHİ: (AR) Ruhsal, ruhla ilgili. 
67RUHİDDİN / RUHİTTİN: (AR) Dinin ruhu, özü. 
68RUHSAT: (AR) İzin, müsaade. 
69RUHŞAN: (AR) Yüce, üstün, şanlı, ruh. 
70RUŞEN: (FAR) Aydın, parlak. Belli, aşikar. 
71RUŞENİ: (FAR) Aydınlık, açıklık. Belli olma. 
72RUZİ: (FAR) Gündüze ait, gündüzle ilgili. Rızık, azık, kısmet, nasip. 
73RÜÇHAN: (AR) Üstünlük, üstün olma. 
74RÜKNEDDİN / RÜKNETTİN: (AR) Dinin temel direği. 
75RÜKNİ: (AR) Bir şeyin en sağlam yanı. Saygın, güçlü, önemli kimse 
76RÜSTEM: (FAR) Yiğit, kahraman. İran'ın ünlü pehlivanı ve savaşçısı. 
77RÜSTİ: (FAR) Yiğitlik. Üstünlük. Kuvvet. 
78RÜSUHİ: (AR) Sağlam, güçlü. Becerikli, yetenekli. 
79RÜŞTÜ: (AR) Doğru yolda olan. Akıllı, ergin.

292 ADET S HARFİ

1SAADEDDİN / SAADETTİN : (AR) Dinin uğurlu ve kutlu kişisi. 
2SABAHADDİN / SABAHATTİN : (AR) Dinin güzelliği. 
3SABİ: (AR) Yedinci. 
4SABİH: (AR) Güzel, şirin. 
5SABİR: (AR) Sabreden, tahammül eden, Katlanan sabırlı. Acele etmeyen.
6SABİT: (AR) Değişmeyen, kımıldamayan. Kanıtlanmış, anlaşılmış. 
7SABRİ: (AR) Sabırla ilgili, sabra ilişkin.
8SACİD: (AR) Secde eden, alnını yere koyan. 
9SADAK: (TR) Ok koymaya yarayan meşin torba. Sabah yeli. 
10SADIK: (AR) Doğru gerçek hakiki, yalan olmayan, sahte olmayan. Sadakatli, samimi, bağlı. 
11SADIR: (AR) Hayrette kalan, şaşıran.
12SADIRAY: (AR) (bkz. Sadır). 
13SADİ: (AR) Mutlulukla, uğurla ilgili, uğurlu.
14SADREDDİN / SADRETTİN : (AR) Dinin önderi, başı, ileri kişisi. 
15SADRİ: (AR) Göğüsle ilgili, göğse ait. Anneye nisbetle çocuk. 
16SADULLAH: (AR) Tanrının kutlu, talihli kıldığı kimse. 
17SADUN: (AR) Mübarek, kutlu, uğurlu. 
18SAFA: (AR) Üzüntü ve kederden uzak olma, endişesizlik, rahat huzur, iç ferahlığı. Eğlence. Saflık, berraklık. 
19SAFER: (AR) Hicri takvimde ikinci ay, sefer. Temiz yürekli, dürüst kimse. 
20SAFFET: (AR) Saflık, temizlik, arılık, (bkz. Safvet). 
21SAFİ: (AR) Katışıksız, katıksız, halis, temiz. Yalnız, sadece, sırf. Kesintilerden sonra kalan kısım, net.
22SAFİH: (AR) Gökyüzü. Yassı ve düz halde bulunan şey. 
23SAFİR: (İBR) Mavi renkli, değerli bir süs taşı, göktaşı.
24SAFVET: (AR) Saflık, temizlik, paklık, arılık, halislik. 
25SAFVETULLAH: (AR) Hz. Muhammed'in isimlerinden. 
26SAĞAN: (TR) Hızlı uçan, uzun dar kanatlı küçük kuş. 
27SAĞANALP: (TR) (bkz. Sağan). 
28SAĞBİLGE: (TR) Hekim, doktor. 
29SAĞCAN: (TR) Sağlıklı kimse. 
30SAĞINÇ: (TR) Emel, istek, amaç, düşünce. 
31SAĞIT: (TR) Silah. 
32SAĞLAM: (TR) Hasta veya sakat olmayan. Kolayca hasara uğramayan, bozulmayan, dayanıklı. Doğru, gerçek, sahih. Güvenilir, emin. Mutlaka, muhakkak, herhalde. 
33SAĞLAMER: (TR) (bkz. Sağlam). 
34SAĞMAN: (TR) Sağlıklı kimse. Eksiksiz, kusursuz, güvenilir. 
35SAĞUN: (TR) Saygın, kutsal. 
36ŞAHİN: (AR) Kadın. Sık. Katı, pek. 
37SAHİR: (AR) Gece uyumayan, uykusuz. 
38SAİB / SAİP : (AR) Hedefe doğru ulaşan. İsabetli olan, doğru olan, hata etmeyen. 
39SAİD / SAİT : (AR) Mübarek, kutlu, uğurlu. Mübarek, mesut. 
40SAİK: (AR) Sevk eden, götüren. Süren sürücü. 
41SAİM: (AR) Oruç tutan kimse, oruçlu. 
42SAİR: (AR) Seyreden, hareket eden, yürüyen.
43SAKIB / SAKIP : (AR) Delen, delik açan. Çok parlak. 
44SAKİ: (AR) Su veren, su dağıtan. Kadehle içki sunan. 
45SAKMAN: (TR) Uyanık, akıllı kimse. Sessiz sakin kimse. 
46SALAH: (AR) Düzelme, iyileşme, iyilik. Barış. Dine olan bağlılık.
47SALAHADDİN / SELAHATTİN: (AR) Dinine bağlı kimse. 
48SALAR: (FAR) Baş, kumandan, başbuğ, önder. 
49SALAT: (AR) Namaz. 
50SALCAN: (TR) (bkz. Salar). 
51SALİH: (AR) Yarar, yakışır, elverişli, uygun. Salahiyeti bulunan, yetkili. 
52SALIK: (TR) Haber, bilgi. Haberci. 
53SALIKBEY: (TR) (bkz. Salık). 
54SALİM: (AR) Hasta veya sakat olmayan, sağlam.Ayıpsız, kusursuz, noksansız. Korkusuz, endişesiz, emin. 
55SALMAN: (TR) Başıboş, serbest, özgür. 
56SALTAR: (TR) Tek, yalnız. Yalnız başına giden. Temiz, saf. 
57SALTI: (TR) Gezgin, yolculuk eden. 
58SALTIK: (TR) Kendi başına var olan, bağımsız, koşulsuz, mutlak.Salıverilmiş, bırakılmış, azat edilmiş, özgür. 
59SALTUK: (TR) Erzurum ve yöresinde Selçuklular devrinde Saltuklular beyliğini kuran Türk beyi Emir Saltuk (1072).
60SALTUKALP: (TR) (bkz. Saltık). 
61SALUR: (TR) Kılıç. Oğuzların Üçok boyuna bağlı bir Türk kabilesi. 
62SAMED / SAMET : (AR) Hiç kimseye veya şeye ihtiyacı olmayan.
63SAMİ: (AR) İşiten, duyan dinleyen. Dinleyici.Yüksek, yüce. 
64SAMİH: (AR) Cömert, eli açık. 
65SAMİM: (AR) Bir şeyin merkezi, içi, asli kısmı. 
66SAMİN: (AR) Sekizinci. 
67SAMİR: (AR) Meyveli, meyva veren. 
68SANAL: (TR) Adın duyulsun, ün kazan. 
69SANALP: (TR) (bkz. Sanal). 
70SANAT: (AR) Sanat, ustalık, hüner, marifet. 
71SANAY: (TR) Ay san.
72SANBAY: (TR) Ünlü kimse. 
73SANBERK: (TR) Gücüyle tanınmış, ün yapmış. 
74SANCAKTAR: (TR) Sancak taşıyan kimse. Sancak taşıma görevlisi. 
75SANCAR: (TR) Kısa kama. Saplar, batırır, yener. Selçuklu sultanlarından birisinin adı. 
76SANİ: (AR) İkinci. Yapan, işleyen, meydana getiren.
77SANİH: (AR) Zihin ve düşüncede oluşup çıkan, fikre doğan. 
78SANVER: (TR) (bkz. Sanal). 
79SARAÇ: (AR) Koşum, eğer takımlarıyla benzeri şeyler yapan veya satan kimse. Meşin üzerine süsleme yapan kimse.
80SARDUÇ: (TR) Bülbül. 
81SARGAN: (TR) Çorak yerlerde biten bir ot. Bir tür balık. 
82SARGIN: (TR) Candan, içten, yürekten. Çekici cazibeli. 
83SARGINAL: (TR) (bkz. Sargın). 
84SARGUT: (TR) İhsan, bağış, ödül. 
85SARIALP: (TR) Sarışın yiğit.
86SARICABAY: (TR) (bkz. Sarıalp). 
87SARİF: (AR) Sarfeden, harcayan. Değiştiren. 
88SARİH: (AR) Açık, meydanda. Belli, hüveyda. Saf, halis.
89SARİM: (AR) Keskin, kesici. 
90SARP: (TR) Çetin, sert, şiddetli. Dik, çıkılması ve geçilmesi zor. 
91SARPER: (TR) Sert, güçlü erkek. 
92SARPHAN: (TR) (bkz. Sarper). 
93SARPKAN: (TR) Sert, güçlü soydan gelen. 
94SARTIK: (TR) Azad olunmuş, salıverilmiş, özgür. 
95SARU: (TR) Sarı benizli, tenli insan. 
96SARUCA: (TR) Sarı benizli, tenli insan. 
97SARUHAN: (TR) Harizm'den gelip Anadolu'ya yerleşen Saruhanoğulları beyliğinin kurucusu. 
98SARVAN: (TR) Deve süren, deveci. 
99SATI: (TR) Uzun ömürlü olması için doğumundan önce ermişlere adanan çocuk.
100SATIBEY: (TR) (bkz. Satı).
101SATIKBUĞRA: (TR) (bkz. Satılmış, Buğra).
102SATILMIŞ: (TR) Uzun ömürlü olması için doğumundan önce ermişlere adanan çocuk, satı. 
103SATUK: (TR) (bkz. Satılmış). 
104SATVET: (AR) Ezici kuvvet, zorluluk. 
105SAV: (TR) Söz, haber, dedikodu. İleri sürülerek savunulan düşünce. Sağlam. Şöhret, ün.
106SAVAŞ: (TR) İki taraf teşkilat, ülke veya ülkeler topluluğu arasında meydana gelen silahlı vuruşma, cenk, muharebe, harb. Doğuş, kavga. Mücadele uğraş. 
107SAVAŞER: (TR) Savaşan asker, insan, savaşçı. 
108SAVAT: (TR) Gümüş üstüne yapılan çizgiler, süsler. 
109SAVER: (TR) Sağlam, zinde, güçlü erkek. 
110SAVGAT: (TR) Hediye, armağan, bahşiş, ihsan. 
111SAVLET: (AR) Şiddetli saldırı, hücum. 
112SAVNİ: (AR) Koruma, gözetme ile ilgili. 
113SAVTEKİN: (TR) (bkz. Sav). 
114SAVTUNA: (TR) Sözünde duran kimse. 
115SAVTUR: (TR) Sağlıklı kal, hoşça kal. 
116SAYAR: (TR) Saygılı, hürmet eden. 
117SAYE: (FAR) Gölge. Sahip çıkma, koruma, siyanet. Yardım. 
118SAYFİ: (AR) Yaza ait, yazla ilgili. 
119SAYGIN: (TR) Saygı gören, sayılan, hatırlı. 
120SAYGUR: (TR) (bkz. Saygın). 
121SAYHAN: (TR) Adaletli yönetici, hükümdarların adili, ölçülüsü. 
122SAYIL: (Tür.) Saygı gör, sözün dinlensin, değerin artsın. Değerli, saygıdeğer.
123SAYILGAN: (TR) Kendini saydıran, saygın kimse. 
124SAYKAL: (TR) Düz, düzgün, pürüzsüz. Gösterişli. 
125SAYKUT: (TR) Uğurlu, kutlu, saygıdeğer kimse. 
126SAYMAN: (TR) Hesap işleriyle uğraşan kimse. 
127SAYRAÇ: (TR) Öten, cıvıldayan, şakıyan. 
128SAYRAK: (TR) (bkz. Sayraç). 
129SAYYAD / SAYYAT : (AR) Avcı. 
130SAZAK: (TR) Kuvvetli ve soğuk esen yel. Soğuk yelle birlikte yoğun hafif kar. Küçük pınar, kaynak. 
131SEBAT: (AR) (bkz. Sabit). 
132SEBATI: (AR) Sebatlık, sözünde kararında durma. Sebatlı, sözünde duran. 
133SEBİH: (AR) Yüzme, yüzüş. 
134SEBİL: (AR) Yol, büyük cadde. Su dağıtılan yer. Hayır için parasız dağıtılan su.
135SEBÜK: (TR) Hafif, yeğni. Çabuk hızlı. Ağırbaşlı olmayan. Sevgili, aziz. 
136SEBÜKALP: (TR) Hızlı, atak, yiğit. 
137SEBÜKTEKİN: (TR) (bkz. Sebük). 
138SECAHAT: (AR) Yumuşak huyluluk. 
139SECAVEND: (FAR) Kur'an-ı Kerim'i manasına uygun olarak okumak için konulan durak işaretleri. 
140SECCAC: (AR) Çağlayan. Küçük şelale.
141SECİYE: (AR) Yaratılış, huy, karakter tabiat. İyi huy. 
142SEÇKİN: (TR) Seçilmiş, ayrılmış benzerlerinden üstün olduğu için ayrılmış, mümtaz, güzide. 
143SEÇKİNER: (TR) (bkz. Seçkin).
144SEDAD / SEDAT : (AR) Doğruluk, hak. Doğru ve haklı.
145SEFA: (AR) Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. Eğlence, zevk, neşe. 
146SEFER: (AR) Bir yerden bir yere gitme, yolculuk, seyahat. Savaş hazırlığı. Savaşa gitme. Harp, savaş. Gemilerin kalktıkları limana tekrar dönünceye kadar yaptıkları fiil. Defa, kere. 
147SEFİR: (AR) El içi. Yabancı diplomat 
148SEHA: (AR) Sehavet, kerem, cömertlik. 
149SEHHAR: (AR) Kuvvetle kendine çeken, büyüleyici. 
150SELAHADDİN / SELAHATTİN : (AR) Dinine bağlı kimse.
151SELAMİ: (AR) İyilik, barış ve rahatlıkla ilgili. 
152SELÇUK: (TR) Güzel konuşma yeteneği olan. XI. Anadolu, Kafkaslar ve Orta Doğu'da imparatorluk kuran Türk topluluğunun hükümdarı. 
153SELİL: (AR) Yeni doğmuş erkek çocuğu, ilker. 
154SELİM: (AR) Kusuru, noksanı olmayan, sağlam, doğru. Tehlikesiz, zararsız, kurtulmuş. 3. Temiz, samimi. 
155SELMAN: (AR) Barış içinde bulunma, huzur, erinç.
156SELMİ: (AR) Barışla ilgili, barışçıl. 
157SEMAVİ: (AR) Semaya mensup, sema ile ilgili. 
158SEMİ: (AR) İşiten, işitme kuvveti olan. Allah'ın isimlerinden. 
159SEMİH: (AR) Eli açık, cömert. 
160SEMİN: (AR) Pahalı, kıymetli. Çok değerli. 
161SEMİR: (AR) Arkadaş. Nitelikli. Yamaç, dağ silsilesi. 
162SENA: (AR) Övgü ile ilgili. Şimşek  parıltısı. 
163SENİH: (AR) Süs, bezek. İnci. 
164SERALP: (TR) Baş yiğit. 
165SERBÜLEND / SERBÜLENT : (FAR) Başta gelen, yüce üstün. Türk müziğinde eski bir makam, zamanımızda örneği yoktur. 
166SERDAR: (FAR) Başkumandan, başbuğ. Sefer zamanında padişah yerine ordunun başında sefere giden veziri azamlara verilen unvan. 
167SERDENGEÇTİ: (TR) Fedai, akıncı, yiğit. 
168SERDİNÇ: (FAR-TR) Başı dinç, sakin, rahat, huzurlu. 
169SERGEN: (TR) Raf. Vitrin. Tepelerdeki düzlük yer. Yorgun, perişan. 
170SERHAD / SERHAT: (FAR-AR) Hudut, sınır, sınırbaşı; iki devlet arasındaki sınır boyu. 
171SERHAN: (AR) Hanların başı. Kurt, canavar. Baş okuyucu, şarkıcı başı.
172SERHENK: (FAR) Çavuş. Türk müziğinde çok eski birleşik makam. 
173SERHUN: (FAR) Asil kan, soylu kan. 
174SERİ: (AR) Çabuk, hızlı. 
175SERİM: (TR) Serme işi. Sabırlı. Genellikle öykülerde başlangıç bölümüne verilen ad. 
176SERİMER: (TR) Sabırlı kimse. 
177ŞERİR: (AR) Taht. Yatacak yer. 
178SERKAN: (FAR-TR) Soylu kan, başkan. 
179SERKUT: (FAR) Mutlu, talihli, kutlu insan. 
180SERMED / SERMET: (AR) Ebedilik, ebediyet, sonsuzluk. 
181SEROL: (FAR-TR) Önder ol, baş ol.
182SERTAÇ: (FAR) Baştacı, çok sevilen, sayılan. 
183SERTEL: (TR) Sert, katı, acımasız el. 
184SERTER: (TR) Katı, sırt, acımasız. 
185SERTUĞ: (TR) Baş tuğ. 
186SERVER: (FAR) Baş, başkan, reis, ulu. 
187SERVET: (AR) Zenginlik, varlık. Zenginliği meydana getiren mal, mülk, para.
188SETTAR: (AR) Örten. Günahları, ayıpları gizleyen.
189SEVGEN: (TR) E Sevmiş, seven. 
190SEYFEDDİN / SEYFETTİN : (AR) Dini koruyan, dinin kılıcı.
191SEYFİ: (AR) Kılıçla ilgili kılıç şeklinde. Askerlikle ilgili. Askeri. 
192SEYFULLAH: (AR) Allah'ın kılıcı. 
193SEYHAN: (AR) Ürdün'ün ötesinde Hz. Musa'nın mezarının bulunduğu şehir. Adana ovasını yararak İskenderun körfezine dökülen nehir. 
194SEYHUN: (TR) (bkz. Seyhan). 
195SEYİDHAN / SEYİTHAN : (AR) Hanların başı, önderi. 
196SEYLAB / SEYLAP : (FAR) Sel, sel suyu. 
197SEYLAN: (AR) Akma, akış. 
198SEYRAN: (AR) Gezme, bakıp seyretme.
199SEYYİD / SEYYİT / SEYİT : (AR) Bir topluluğun ileri gelen kişisi, lider. Hz. Peygamber'in soyundan olan kimse.
200SEZA: (FAR) Münasip, uygun, yaraşır. 
201SEZAİ: (FAR) Uygun yaraşan, münasip. 
202SEZAL: (TR) Sezgili.
203SEZEN: (TR) Duyan, hisseden, anlayan, sezgili.
204SEZER: (TR) Duyar, hisseder, anlar. 
205SEZGEN: (TR) Sezen, hisseden, duyan.
206SEZGİ: (TR) Sezme kabiliyeti, seziş. Deneme ve akıl yürütme sonucu olmayıp doğrudan bilme, anlama ve kavrama. 
207SEZGİN: (TR) Sezme yeteneği olan, duygulu anlayışlı. 
208SEZGİNAY: (TR) (bkz. Sezgin). 
209SEZMEN: (TR) Sezen, anlayan kimse. 
210SIBGATULLAH / SEBGATULLAH : (AR) Yaratıcı gücü, kuvveti olan Allah'ın kulu. 
211SIDAL: (TR) Güç, kuvvet, dayanıklılık. Olgunlaşmaya, erginleşmeye başlayan. Öfkeli, sinirli. 
212SIDAM: (TR) Sade, yalın, düz, süssüz. 
213SIDAR: (TR) Dayanıklı. 
214SIDDIK: (AR) Çok doğru olan, hiç yalan söylemeyen. Hakikati kabul eden ve onaylayan kişi. 
215SIDKI / SITKI : (AR) İç, yürek temizliğiyle, doğrulukla ilgili.
216SIRALP: (TR) Sır saklayan yiğit.
217SIRAT: (AR) Yol, yön. 
218SIRATULLAH: (AR) Dosdoğru yol. Allah'ın yolu. 
219SIRRI: (Ar.) Sırla ilgili, sırra ait. Mistik. 
220SİYAMİ: (AR) Oruç tutan, oruçlu, kötülükten kaçınan. 
221SİNA: (AR) Arap yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yanmada. Bu yarımadada bulunan dağ. 
222SİNAN: (AR) Mızrak, süngü vb. silahların sivri ucu. 
223SİPAHİ: (FAR) Osmanlı İmparatorluğu'nda tımar sahibi atlı asker. 
224SİRAC: (FAR) Işık meşale, kandil, çerağ.
225SİRACEDDİN / SİRACETTİN: (AR) Dinin kandili, dinin verdiği aydınlık, ışık, ışıklandıran, aydınlatan. 
226ŞİRAN: (AR) Kaleler, hisarlar. 
227SİRER (FAR) Tok, doymuş. Eli açık.
228SİRET: (AR) Bir kimsenin hal ve hareketleri, tabiatı ahlak ve karakteri. Hal ve gidiş.
229SOMEL: (TR) Doğru, katışıksız, güçlü el. 
230SOMER: (TR) Doğru, katışıksız güçlü kimse. 
231SONALP: (TR) Sonuncu, son doğan yiğit, erkek çocuk. 
232SONAT: (TR) Bir ya da iki çalgı için yazılmış, üç ya da dört bölümden oluşan müzik yapıtı. 
233SONAY: (TR) Ay'ın son günleri.
234SONER: (TR) (bkz. Sonalp). 
235SONGUR: (TR) Şahin. Ağır, hantal. 
236SONGURHAN: (TR) (bkz.Songur). 
237SONGÜN: (TR) Sonuncu, son olan. Eğilim, yetenek. 
238SORGUN: (TR) Bir tür söğüt ağacı. Sıtkı, sert. Çok uzun ve güzel saç. 
239SOYSAL: (TR) Uygar, medeni. 
240SOYSALDI: (TR) Soyu genişledi, tanındı. 
241SOYSALTÜRK: (TR) Uygar Türk. 
242SOYSAN: (TR) Tanınmış soy. 
243SOYSELÇUK: (TR) Selçuklu soyundan. 
244SOYTEKİN: (TR) Cesur, yiğit. (bkz. Tekin). 
245SOYUER: (TR) Yiğit soydan gelen. 
246SOYURGAL: (TR) İhsan, bağış, hediye, armağan. 
247SÖKMEN: (TR) Yiğitlere verilen san. 
248SÖKMENER: (TR) Yiğit kimse. 
249SÖKMENSU: (TR) Yiğit asker, yiğit subay.
250SÖNMEZ: (TR) Parlaklığım, ışığını hiç yitirmeyen, her zaman canlı.
251SÖNMEZALP: (TR) Parlaklığım, ışığını hiç yitirmeyen yiğit. 
252SÖZEN: (TR) Söylev veren, güzel konuşan hatib. 
253SÖZER: (TR) Sözünde duran. 
254SÖZMEN: (TR) Güzel, etkili konuşan kimse. 
255SUAD / SUAT: (AR) Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu.
256SUAVİ: (AR) Herkesin işine koşan, yardım eden. 
257SUAY: (TR) Suya düşen ay. 
258SUBAHİ: (AR) (bkz. Subhi). 
259SUBHİ / SUPHİ : (AR) Sabah vakti, şafak ile ilgili. 
260SUBUTAY: (TR) Cengiz Han'ın ünlü Moğol generalinin adı. 
261SUDİ: (AR) Yararlı, faydalı, kazançlı. 
262SUFİ: (AR) Tasavvuf erbabı, mutasavvıf. 
263SUHAN: (TR) Suyun hakimi, su kaynaklarının yönetimini elinde bulunduran. 
264SULHİ: (AR) Barışa özgü, barışla ilgili, barışçı. 
265SUNAY: (TR) Ay'ı sun, getir. Sun ve ay kelimelerinden birleşik isim. 
266SUNER: (TR) Sunucu, sunan. 
267SUNGU: (TR) Armağan, bağış, ihsan. 
268SUNGUN: (TR) Yetenek. Bağış, ihsan. 
269SUNGUR: (TR) Sakin, soğukkanlı (kimse). Akdoğan. 
270SUNGURALP: (TR) Soğukkanlı ve doğankuşu gibi güçlü, yiğit. 
271SUNGURBAY: (TR) (bkz. Sunguralp). 
272SUNGURTEKİN: (TR) (bkz. Sunguralp). 
273SUNULLAH: (AR) Allah'ın yarattığı. 
274SUYURGAL: (TR) İhsan, bağış, hükümdarca bağışlanan dirlik. 
275SUALP: (TR) Güçlü, yiğit asker. 
276SÜEL: (TR) Asker eli. 
277SÜER: (TR) Yiğit asker. 
278SÜERDEM: (TR) Erdemli asker. 
279SUERGİN: (TR) Olgun asker. 
280SÜERKAN: (TR) Soylu kandan gelen asker. 
281SÜERSAN: (TR) Yiğitliğiyle ünlü asker. 
282SÜHA: (AR) Büyükayı takım yıldızının en küçük yıldızı. 
283SÜHAN: (FAR) Söz, lakırdı. Şiir. 
284SÜHEYL: (AR) E Sema'nın güney yarımküresinde bulunan sefineyi Nuh burcundaki parlak ve büyük yıldızın adı. 
285SÜLASİ: (AR) Üçlü, üç şeyden meydana gelen. 
286SÜLEYMAN: (AR) İbranice "huzur, sükun". Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen peygamberden biri. 
287SÜMER: (TR) Eski tarihlerde aşağı Mezopotamya'da yaşamış olan bir kavim. 
288SÜMRE: (AR) Esmerlik, karayağızlık. 
289SÜPHAN: (TR) Doğu Anadolu'da Van gölünün kuzey kıyısındaki sönmüş volkan. 
290SÜREHA: (AR) Saf ırklar. 
291SÜREYYA: (AR) Ülker yıldızı, pervin.
292SÜRURİ: (AR) Sevinçle, neşeyle ilgili.

94 ADET Ş HARFİ

1ŞABAN: (AR) Aralık, fasıla. Hicri, Kameri ayların sekizincisi, üç ayların ikinci ayı. 
2ŞABEDDİN / ŞABETTİN: (AR) Din topluluğu, cemaati.
3ŞADAN: (FAR) Keyifli, neşeli, sevinçli. 
4ŞADİ: (FAR) Sevinç, mutluluk. 
5ŞAFAK: (AR) Güneş doğmadan az önce ufukta beliren aydınlık. 
6ŞAFAKGÜN: (AR-TR) Şafak renkli, kızıl. 
7ŞAHABEDDİN / ŞAHABETTİN: (AR) Dinin yıldızı. 
8ŞAHADEDDİN / ŞAHADETTİN: (AR) Dinin tanıklığı. Dinin belirtisi, işareti. 
9ŞAHAN: (FAR) Şahlar. Oldukça büyük boylu, yırtıcı bir kuş. (bkz. Şahin). 
10ŞAHAP: (AR) Alev, ateş parçası. Kayan yıldız, akan yıldız. Cesur yürekli kimse. 
11ŞAHAT: (FAR-TR) Güçlü, güzel cins at, atların şahı. 
12ŞAHBAZ: (FAR) Beyaz ve iri doğan. Yakışıklı. Yiğit, serdengeçti. Kabadayı. Cömert.Büyük, gösterişli, güzel mükemmel.
13ŞAHBENDER: (FAR) Konsolos. 
14ŞAHBEY: (FAR-TR) Üstün nitelikli, saygın, yüce. 
15ŞAHDAR: (FAR) Dallı, budaklı ağaç. 
16ŞAHİD / ŞAHİT: (AR) Bir yerde bulunan, bir şeyi gören ve gördüğü ve bildiği şeyler konusunda bilgi veren kimse, tanık. Bir sözleşmenin yapılması sırasında taraflardan birinin yanında hazır bulunan. Doğrulayan, isbat eden. 
17ŞAHİN: (FAR-TR) Büyük boylu, kanca gagalı, yırtıcı bir kuş. 
18ŞAHİNALP: (FAR-TR) Şahin gibi güçlü yiğit, cesur. 
19ŞAHİNER: (FAR-TR) Şahin gibi güçlü, yiğit er. 
20ŞAHİNHAN: (FAR-TR) Güçlü, yiğit kimse.
21ŞAHİNKAN: (FAR-TR) Yiğit soydan gelen, güçlü, kahraman. 
22ŞAHİNTER: (FAR) Çok yiğit, kahraman, şahin gibi. 
23ŞAHİSTAN: (FAR) Şah ülkesi. 
24ŞAHKAR: (FAR) Baş eser, en güzel eser. 
25ŞAHRUH: (FAR-AR) Yüce ruhlu, görkemli, üstün kişilikli kimse. 
26ŞAHSAR: (FAR) Dallık, ağaçlık, koruluk. 
27ŞAHSUVAR: (FAR) İyi ata binen yiğit kimse. 
28ŞAHVAR: (FAR) Şaha, hükümdara yakışacak surette. İri ve iyi cins inci. 
29ŞAİK: (AR) İstekli, hevesli. 
30ŞAKİR: (AR) Şükreden, durumundan memnun olan. Allah'a şükreden.
31ŞAMİH: (AR) Yüksek, görkemli. 
32ŞAMİL: (AR) Şümulü bulunan, içine alan, kaplayan, kapsayan. 
33ŞANAL: (TR) Ünün yayılsın, tanınmış şanlı bir insan ol.
34ŞANALP: (TR) Ünlü, şanlı, tanınmış kimse. 
35ŞANER: (TR) Ünlü kimse. 
36ŞANLI: (TR) Ün, şöhret. Hal durum. Debdebe, gösteriş, haşmet. Yüksek makam rütbe.
37ŞARA: (TR) Kente ait, şehire ait.
38ŞARBAY: (TR) Kentli, şehirli kimse. 
39ŞARIK: (AR) Doğup parlayan, parlak. 
40ŞATİ: (AR) Kıyı, kenar. 
41ŞATIR: (AR) Neşeli, şen. Büyük bir kimsenin atı yanında gitmekle vazifeli ağa. 
42ŞAYLAN: (TR) Çok övünen, gururlu kimse. Sevinçli, neşeli. 
43ŞECAAT: (AR) Yiğitlik, cesurluk, korkusuzluk. 
44ŞECAADDİN / ŞECAATTİN : (AR) Dinin kahramanı, dinin yiğidi. 
45ŞECİ: (AR) Cesur, yürekli, yiğit. 
46ŞEFAADDİN / ŞEFAATTİN: (AR) Dinin, Allah ile kul arasınadaki aracılığı, dinin şefaati.
47ŞEFİK: (AR) Şefkatli, acıması olan, esirgeyici. 
48ŞEHİM: (AR) Akıllı ve kurnaz yiğit. 
49ŞEHRİYAR: (FAR) Padişah, hükümdar. 
50ŞEHRUD: (FAR) Büyük çay, nehir. 
51ŞEHZAT: (FAR) (bkz. Şahzat). 
52ŞEKİB / ŞEKİP: (FAR) Sabır, tahammüllü, dayanıklı. 
53ŞEMAİL: (AR) Huylar, davranışlar, alışkılar. Bir kimsenin dış görünüşünün özellikleri. 
54ŞEMDİN: (AR) Dinin mumu, dinin aydınlığı. 
55ŞEMİ: (AR) Mumla, ışıkla ilgili, ışıklı. Mum yapan ya da satan kimse. 
56ŞEMİM: (AR) Güzel kokan, güzel kokulu, güzel koku. 
57ŞEMS: (AR) Güneş. 
58ŞEMSEDDİN / ŞEMSETTİN: (AR) Dinin güneşi, dinin insanlara verdiği aydınlık.
59ŞEMSİ: (AR) Güneşe ait, güneşle ilgili. 
60ŞEMSİFER: (AR-FAR) Güneşin aydınlığı, parlaklığı.
61ŞENAL: (FAR-TR) (bkz. Şen).
62ŞENALP: (FAR-TR) Neşeli, canlı yiğit. 
63ŞENALTAN: (FAR-TR) (bkz. Altan). 
64ŞENBAY: (FAR-TR) Neşeli, sevinçli, mutlu, varlıklı kimse. 
65ŞENCAN: (FAR-TR) Canlı, neşeli, hareketli yapısı olan kimse. 
66ŞENDOĞAN: (FAR-TR) Sevinçli, neşeli ol.
67ŞENDUR: (FAR-TR) Neşeli, sevinçli olması devam etti, sürdü. 
68ŞENEL: (FAR-TR) Şen ve mutlu ev. Bölge, il. 
69ŞENER: (FAR-TR) - Mutlu, neşeli kimse.
70ŞENGİL: (FAR-TR) İyi yürekli, hoş sohbet kimse. 
71ŞENNUR: (FAR-AR) Neşeli ve nurlu insan.
72ŞENOL: (FAR-TR) Şen ve mutlu ol. (bkz. Şenel). 
73ŞENSAL: (FAR-TR) Neşeni çevrene yay, herkes neşelensin.
74ŞENSOY: (FAR-TR) Neşeli soydan gelen kimse. 
75ŞENTÜRK: (FAR-TR) Neşeli, canlı, mutlu türk.
76ŞENYAŞAR: (FAR-TR) Yaşamı, neşeli mutlu geçen kimse. 
77ŞENYURT: (FAR-TR) Neşeli, mutlu insanların yurdu; ülkesinde yaşayan. 
78ŞERAFEDDİN / ŞERAFETTİN: (AR) Dinin şereflisi, büyüğü.
79ŞERAFET: (AR) Şerefli olma hali. Soydanlık, asalet.
80ŞEREF: (AR) Yücelik, ululuk, izzet, seçkinlik. İyi ün. Övünç duyulacak şey. 
81ŞEREFHAN: (AR-TR) Büyük, yüce hükümdar. 
82ŞERİF: (AR) Şerefli, kutsal. Soylu temiz. 
83ŞEVKET: (AR) Azamet, büyüklük, ululuk, debdebe, haşmet. 
84ŞEVKİ: (AR) Şevkle ilgili, şevke ait, neşeli. 
85ŞEYBAN: (AR) Saçlarına ak düşmüş yaşlı kimse. Moğol hükümdarlarından birisi. 
86ŞİMŞEK: (TR) Yağmurlu havada, buluttan buluta ya da yere elektrik boşalırken oluşan, geçici ve şiddetli elektrik akımı. Canlı, hızlı, coşkulu, hareketli kimse. 
87ŞİNAS: (FAR) Anlayan, tanıyan, bilen. 
88ŞİNASİ: (FAR) Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili. 
89ŞİRAZ: (FAR) Türk müziğinde eski bir makam. 
90ŞİRVAN: (FAR) İran'da bir kent adı. Aslan barınağı. 
91ŞİRZAT: (AR-FAR) Aslan gibi güçlü, kişilikli kimse. 
92ŞÖLEN: (TR) En üst idareci tarafından bütün halka verilen,yemek, ziyafet. 
93ŞÜKRAN: (AR) İyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık.
94ŞÜKRÜ: (AR) Şükretme, minnettarlıkla ilgili. 

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam142
Toplam Ziyaret1805433
Hava Durumu

ATEŞ’TEN SÖZLER

AHMET ATEŞ (KENDİSİNE LAYIK GÖRMEDİĞİNİ DOSTLARINADA LAYIK GÖRMEYEN ...). İSTER KULAK VERİN İSTER VERMEYİN. İSTERSENİZ AHMET ATEŞ DE KİM OLUYOR DEYİN. DOĞRU YOLU GÖSTERMEK BİZDEN YÜRÜYÜP YÜRÜMEMEK SİZDEN. Ateş

BU MİLLET ŞUNU İYİ BİLSİN Kİ; TAŞLANMAMAK İÇİN DE OLSA, ASLA MEYVESİZ AĞAÇ OLMAYACAĞIM. Ateş

ATEŞ' İ SEVMEYEBİLİRSİNİZ, SEVMEK ZORUNDA DA DEĞİLSİNİZ. UNUTMAYINIZ Kİ DÜŞMANINIZDAN BİLE ÖĞRENECEĞİNİZ ÇOK BİLGİ VARDIR. Ateş

İNSANIN KENDİ KENDİNE YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜ, BÜTÜN DÜŞMANLARI BİR ARAYA GELSE YAPAMAZ. Ateş

ATEŞ, DÜNKÜ ATEŞ DEĞİL. YARINDA, BUGÜNKÜ ATEŞ OLMAYACAK. Ateş

DEĞİL DOKUZ KÖYDEN KOVULMAK; ONDOKUZ KÖYDEN DE KOVULSAM, DOĞRUYU SÖYLEMEKDEN, DOĞRU OLANI SAVUNMAKDAN VAZGEÇEMEM. Ateş

İNSANLARI GÖRÜNÜŞLERİ İLE YARGILAMAYINIZ, ÇOĞUNLUKLA ALDANIRSINIZ. GÖRÜNÜŞLER İNSANLARI GENELDE ALDATIR. YAKINDAN TANIMADIĞINIZ İNSANLAR HAKKINDA İYİ VEYA KÖTÜ DİYE HÜKÜM VERMEYİNİZ. GÜN GELİR İYİ DEDİĞİNİZ İNSANLAR KÖTÜ, KÖTÜ DEDİĞİNİZ İNSANLAR ÇOK İYİ ÇIKABİLİR. TERCİHLER SİZE AİT AMA SİZ DIŞ GÜZELLİKDEN ZİYADE İÇ GÜZELLİĞE ÖNEM VERİNİZ. Ateş

DOST DOĞRU SÖYLER, YÜZE SÖYLER, SEVİLMEZ. DÜŞMAN ARKADAN SÖYLER, YÜZE GÜLER. BAŞ TACI EDİLİR. BAŞ TACI OLMAK İÇİNDE OLSA; YÜZE GÜLENLERDEN, ARKADAN KONUŞANLARDAN OLAMAM. Ateş

DEĞER VERDİĞİNİZ İNSANLAR SİZ DEĞER VERDİĞİNİZ İÇİN DEĞERLİDİR. OYSA ONLAR KENDİLERİNİ BİR ŞEY SANIRLAR. SİZ DEĞER VERMEZSENİZ BİR HİÇTİRLER AMA BUNU AKILLARINA BİLE GETİRMEZLER. "ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ GÜZELLİKLERİ ON PARA ETMEZ BİZDEKİ AŞK OLMAZSA" Ateş

KIRK GÜN TAVUK GİBİ YAŞAMAKTANSA BİR GÜN HOROZ GİBİ YAŞARIM. Ateş

BU DÜNYA HERKESE YETER. YETERKİ ADAM GİBİ YAŞAMASINI BİLELİM. Ateş

TOPLUMDA KENDİNİ ŞEREFLİ GÖSTEREN ŞEREFSİZLER DÜNYA DÖNDÜKCE VAR OLACAK VE MİDE BULANDIRACAKLARDIR. Ateş

"HER ASALAK BİR SALAĞIN SIRTINDAN GEÇİNİR" İNSAN OLAN NE SALAK NE DE OLUR ASALAK. Ateş

HIRSIZLIK SADECE PARA ÇALMA İLE OLMAZ. ZAMAN PARADAN YERİNE GÖRE DAHA ÖNEMLİDİR. DAKİKALARI PARA İLE ÖLÇEMEZSİNİZ. GASP EDİLEN DAKİKALARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ. MİLLET OLARAK BOŞA HARCANACAK NE VAKTİMİZ NE DE BOŞ ZAMANIMIZ VAR. Ateş

"KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM KÜL GİBİ KARARIP SOLDUM EYVAH EYVAH" TÜRKÜSÜNÜ ÇALMAMAK İÇİN SİZE DEĞER VEREN DOSTLARINIZA, SİZİ SEVENLERE KULAK VERİNİZ. Ateş

TREN KALKAR GARDAN, KAÇARSA HABER GELMEZ NAZLI YARDAN. TRENDEKİ BİR GÜN AĞLAR, KAÇIRAN HER GÜN AĞLAR. EN İYİSİ TRENİ KAÇIRMAMAK. Ateş

"ZORLA YENEN AŞ YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ". NE YİYEN NEDE YEDİREN ŞİFA BULUR ARKADAŞ. Ateş

GÜZEL HER ZAMAN GÜZELDİR. ÇİRKİNLİK İSE BENİM İŞİM DEĞİLDİR. Ateş

DOST DOSTUN AYNASI OLMALI. AYNA KADAR DOĞRU OLAMIYORSA DOSTUNUM DİYE GEZMEMELİ. Ateş

OTOBÜS KAÇIYOR DEMİŞTİM DİNLEMEDİN. SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ DEMİŞTİM TINLAMADIN. NE DEDİMSE İLTİFAT DEĞİL, GERÇEK DİYE, HOŞUNA GİTMEDİ. ANLARSIN BİR GÜN DEDİM, DALGA GEÇTİN. İŞ İŞTEN GEÇTİKDEN SONRA ANLARSIN DA, ONU DA BEN ANLAYAMAM. "GEÇER BORUN PAZARI ANCA GİDERSİN NİĞDE'YE." SÖYLEYECEK BİR SÖZÜN OLAMAZ BU DELİYE. Ateş

SEVDİĞİM BİRİSİ "BENİ SENİN KADAR AŞAĞILAYAN HİÇ KİMSE OLMADI" DEMİŞTİ. BIRAKIN AŞAĞILAMAYI İNCİLTMEK AKLIMIN KÖŞESİNDEN BİLE GEÇMEMİŞTİ. OYSA BU KİŞİ DEĞER VERDİĞİM SEVDİĞİM KİŞİLERİN BAŞINDA GELEN BİRİ. DEMEK Kİ DEV AYNASI OLMAMAK SUÇ OLUYOR. BEN SENİN DÜŞMANIN DEĞİLİM Kİ SENİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTEREYİM. BİR GÜN SANA GEREĞİNDEN FAZLA İLTİFAT EDERSEM BİL Kİ O GÜN DÜŞMANIN OLDUĞUM GÜNDÜR. Ateş

"GÜLÜ SEVEN DİKENİNE KATLANIR" KATLANIR DA ÖNEMLİ OLAN DİKENE KATLANIP, GÜLE KAVUŞABİLMEK. Ateş

İSTER ARKADAŞINIZ, İSTER SEVGİLİNİZ, İSTER AÇIK İSTER GİZLİ AŞKINIZ, İSTER DOSTUNUZ, İSTER SIRDAŞINIZ, İSTER ANNE BABANIZ, DEĞER VERDİĞİNİZ KİM OLURSA OLSUN GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEYİNİZ. KENDİ DEĞERİNİZDEN KAYBEDERSİNİZ. Ateş

HER YÜZÜNE GÜLENİ, BOLCA İLTİFAT EDENİ DOST BELLEME. DOST, SEVİLMEME RİSKİNE RAĞMEN; DOĞRU NE İSE ONU SÖYLER, KALPTEN SEVER. ASIL DOST KENDİSİNE REVA GÖRMEDİĞİNİ KARŞIDAKİNE REVA GÖRMEYENDİR. Ateş

GERÇEK SÖZLERDEN KAÇANLAR, GÜZEL, SAHTE VE HOŞ SÖZLERE KANANLAR. ASLA ACI GERÇEKLERDEN KAÇAMAZLAR. Ateş

BENİM İÇİN SIFATINIZ NE OLURSA OLSUN. SİZİ KAYBETMEMEK UĞRUNA ASLA YALANA BAŞVURAMAM. SİZLERİ KAZANMAK İÇİN SAHTEKARLIK YAPAMAM. BENİ SEVEN DÜRÜST OLDUĞUM İÇİN SEVSİN SAHTE İLTİFATLAR İÇİN DEĞİL. SAHTE DOSTLAR VE SAHTEKARLIK BENDEN UZAK OLSUN. Ateş

SEVDİKLERİNİZİ YARGILARKEN OLAYLARA KENDİ CEPHENİZDEN BAKMAYINIZ. ALDANIRSINIZ. KARŞIDAKİNİN YERİNE KENDİNİZİ KOYABİLDİĞİNİZ SÜRECE DOĞRU YARGILAMA YAPABİLİRSİNİZ. Ateş

SİZ, SİZ OLUN, OLMAZ ÖYLE ŞEY DEMEYİN. BİR GÜN OLUR, OLUYORMUŞ DEMEK ZORUNDA KALIRSINIZ. ASLA BİRİNİ KINAMAYINIZ. KINADIĞINIZ OLAYIN, BİR GÜN BAŞINIZA GELDİĞİNİ, GÖRMENİZ HİÇ DE UZUN SÜRMEZ. ALLAH ISLAH ETSİN DEYİP GEÇİN. YOKSA, KINADIĞINIZ OLAYLA KENDİNİZ ISLAH EDİLİRSİNİZ. Ateş

"İLTİFAT; YALANIN SÜSLENMİŞ, KILIF GİYDİRİLMİŞ HALİDİR" İLTİFAT ETMEYİ BİLMİYORUM. ÇÜNKÜ YALAN SÖYLEMEYİ BECEREMİYORUM. Ateş

GERÇEKLER DOĞRU VE ACI OLUR. İLTİFATLAR SAHTE VE YALAN. GERÇEKLERDEN KAÇANLAR, İLTİFATLARA SIĞINANLAR, ACI SONDAN KAÇAMAZLAR. KURTULUŞ GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEKDEN, İLTİFATLARDAN UZAK DURMAKDAN GEÇER. Ateş

AŞIRI MAKYAJ GÜZELİ ÇİRKİNLEŞTİRİR ÇİRKİNİ GÜZELLEŞTİRİR. Ateş

DOĞRULAR VE GÜZELLİKLER MALINIZ, ÇİRKİNLİKLER VE KÖTÜLÜKLER ÇÖPÜNÜZ OLSUN. Ateş

SİGARA

OĞUZLAR Mayıs 1994

SİGARA

Ahmet ATEŞ Oğuzlar Gazetesi yazı İşleri Müdürü

İçerken güldürür

Sinsi, sinsi öldürür

İçene kendini kahraman sandırır

Şeytani bir zehri andırır

İnsana kendi kendini yandırır

Sigara içmek suç değil

Bıçak taşımakta suç değil

Fakat bıçak ve tabanca

Bir başkasına zarar verince suç

Peki, sigara bir başkasına zarar verince neden suç sayılmaz? Şimdi sormak gerek aklı ve fikri olan herkese. Hangi insanın bir başka insanı zehirlemeye hakkı var? Sigara içme özgürlüğünü savunan vatandaşlara demezler mi ki içenin içme özgürlüğü varda içmeyenin sigara içmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyenin sigara içene bir zararı yok. Peki sigara içenin içmeyene neden zararı olsun. Bir resmi daire veya aile düşünün aynı odayı on kişi paylaşıyor. Bunun beşi sigara içiyor diğer beşi içmiyor. Beş kişinin sigara içme özgürlüğü varda diğer beş kişinin sigara içmeme, zehirlenmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyen beş kişinin sigara içen beş kişiye zararı yok da, sigara içen beş kişi niye diğer beş kişiyi zehirlesin.

Sigara içenler içmeyenleri zehirleme hakkını kimden ve nereden alıyorlar?

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Birde en çok şundan söz edilir. Yahu sigara içen akciğer kanseri, verem ve diğer hastalıklara yakalanıyor da içmeyen yakalanmıyor mu?

Yakalanıyor: Tabiî ki siz sigara içenlerin sayesinde bir ailede bir kişi sigara içiyorsa diğerlerinin ben sigara içmiyorum demesi gerçek anlamda yalan ve yanlış olur. Sigara içen kişi sadece kendisini zehirlemez evdeki hanımını çocuklarını ve diğer fertlerin hepsini zehirlenmeye mahkum eder, onların yanında sigara içtiği sürece.

Şimdi sorarım size hangi babanın kızını, hangi ananın oğlunu, hangi dedenin torununu,hangi tiryakinin tiryaki olmayanı zehirleme hakkı var?

Medeniyet deyince bazıları çıplaklık sanır, asla. Medeniyet bu ve benzeri durumlarda kendini gösterir. Medeni insan başkalarına ve kendisine saygı duyan insandır. Başkalarının haklarını gasp etmeyen temiz insandır. Hoş görülü insandır. Kendi özgürlüğüne sahip çıktığı kadar başkalarının özgürlüğüne sahip çıkan ona saygı duyan insandır.

Bir düşünür medeniyeti şöyle tarif eder. "Medeni insan karanlık da esnerken sol elinin tersi ile ağzını kapayan insandır" der. Tabiî ki bizde olduğu gibi esnerken küçük dilini karşısındakine gösteren değil.

"Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az"

Kimsenin kimseyi zehirlemeyeceği, kişilerin birbirlerine saygılı olacağı,toplum menfaatlerinin ön plana çıkacağı bencilliğin arka planda kalacağı, hoş görülü medeni toplumlara doğru.

Saygı ve sevgilerimle bir sonraki sayıda buluşmak üzere.

Sevgili okurlar Makalenin yayın tarihine bakarsanız bu günkü sigara ile ilgili kanun konusunun alt yapısını görürsünüz o tarihlerde bu yazıyı kaleme almak yürek, bilek ve cesaret isterdi. İlk sigara kanunu bile (Kanun Numarası : 4207 Kabul Tarihi : 7/11/1996 Yayımlandığı R.Gazete: Tarihi:26/11/1996 Sayı: 22829) bu makaleden 2 Yıl 6 Ay sonra çıkmıştır. O gün dile getirdik iki yıl sonra kısmen bugünse tamamına yakını kanuna konmuştur. Eh sağlık olsun 12 yıl sonrada olsa birşeyler değişmiştir. O gün dalga geçenlere duyrulur.

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Takvim