• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
ATEŞNET
SİTE HARİTASI

Erkek İsimleri ve Anlamları A - E

         Sitemizde; 278 A Farfinde, 302 Adet B Harfide, 120 Adet C Harfinde, 73 Adet Ç Harfinde, 129 Adet D Harfinde, 318 Adet E Harfinde, 65 Adet F Harfinde, 68 Adet G Harfinde, 135 Adet H Harfinde, 20 Adet I Harfinde, 125 Adet İ Harfinde, 237 Adet K Harfinde, 10 Adet L Harfinde, 141 Adet M Harfinde, 127 Adet N Harfinde, 181 Adet O Harfinde, 242 Adet Ö Harfinde, 72 Adet P Harfinde, 79 Adet R Harfinde, 292 Adet S Harfinde, 94 Adet Ş Harfinde, 393 Adet T Harfinde, 164 Adet U Harfinde, 68 Adet Ü Harfinde, 48 Adet V Harfinde, 158 Adet Y Harfinde, 45 Adet Z Harfinde olmak üzere  toplam 3984  ERKEK ismi vardır.
278 ADET A HARFİ
1ABAD: (FAR) Şen, bayındır. (AR) Sonsuz gelecek zamanlar. 
2ABADÎ: (FAR) Şen, bayındır, mamurlukla ilgili.
3ABAKA HAN: (TR) İlhanlı hükümdarı Hülagu'nun oğlu. 
4ABAY (TR) Beceri. Sezgi, anlayış, dikkat. 
5ABAZA: (TR) Karaçay-Çerkes Özerk bölgesinde yaşayan müslüman bir halk. 
6ABBAD: (AR) Allaha itaat ve ibadet eden, kulluğunu hakkıyla yerine getiren. 
7ABBAS (AR) Sert, çatık kaşlı kimse. Arslan 
8ABBAZ: (FAR) Yüzgeç, yüzücü. 
9ABDİ: (AR) Kulluk ve itaat eden. 
10ABDULLAH: (AR) Allah'ın kulu. 
11ABDURRAHMAN: (AR) Rahman'ın kulu. Rahman; Allah'ın isimlerindendir. 
12ABDURRAUF: (AR) Rauf olan Allah'ın kulu. 
13ABDUSSABUR: (AR) Sonsuz sabır ve genişlik sahibi Allah'ın kulu. Allah'ın isimlerinden
14ABDÜDDAR: (AR) Zararlı şeyleri ve sebeblerini bir hikmet için yaratan Allah'ın kulu. 
15ABDÜLAFUV: (AR) Geniş af ve mağfiret sahibi yüce Allah'ın kulu.
16ABDÜLALİ: (AR) Yüce, ulu, şan ve şeref sahibi Allah'ın kulu.
17ABDÜLALİM (AR) Alim ve mükemmel bilgiye sahip olan Allah'ın kulu. 
18ABDÜLAZİM: (AR) Azamet ve büyüklük sahibi Allah'ın kulu. 
19ABDÜLAZİZ: (AR) Büyük ve aziz olan, izzet ve şeref sahibi Allah'ın kulu.
20ABDÜLBAKİ: (AR) Sonsuz, ebedi olan Allah'ın kulu
21ABDÜLCEBBAR: (AR) Cebredici, zorlayıcı, kuvvet ve kudret sahibi Allah'ın kulu. 
22ABDÜLCELİL: (AR) Büyük, ulu, yüce Allah'ın kulu.
23ABDÜLCEMAL: (AR) Güzellikleri kendinde toplayan Allah'ın kulu. 
24ABDÜLCEVAT: (AR) Cömert olan Allah'ın kulu. 
25ABDÜLFETTAH: (AR) Zafer kazanmış, üstün gelmiş, fetheden açan Allah'ın kulu. 
26ABDÜLGAFFAR: (AR) Kullarının günahlarını affeden Allah'ın kulu. 
27ABDÜLGAFUR: (AR) Kullarının günahlarını tekrar tekrar bağışlayıcı olan Allah'ın kulu. 
28ABDÜLGANİ: (AR) Zengin, varlıklı, bol, doygun olan Allah'ın kulu.
29ABDÜLHAK: (AR) Hak ve gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran Allah'ın kulu. Allah'ın kulu. 
30ABDÜLHALİM: (AR) Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu, hikmetli .
31ABDÜLHAMİD. (AR) Hamdolunmuş, övülmüş, Allah'ın kulu.
32ABDÜLKADİR: (AR) Bitmez tükenmez kuvvet sahibi olan,Allah'ın kulu
33ABDÜLKERİM: (AR) Keremi bol, cömert olan Aziz ve Celil Allah'ın kulu.
34ABDÜLLATİF: (AR) Latif, güzel, yumuşak, hoş, nazik olan Allah'ın kulu. 
35ABDÜLMACİD: (AR) Şanı büyük, cömertlik ve keremi bol olan, Allah'ın kulu.
36ABDÜLMALİK: (AR) Sahip olan, her şeyin mülkiyetinin sahibi olan Allah'ın kulu.
37ABDÜLMECİD: (AR) Şanı büyük ve yüksek olan, Allah'ın kulu. 
38ABDÜLMENNAN: (AR) Çok ihsan eden, ihsanı bol olan Allah'ın kulu.
39ABDÜSSAMED: (AR) Kimseye hiçbir şeye muhtaç olmayan, Allah'ın kulu.
40ABDÜSSELAM: (AR) Barış, rahatlık, selamete çıkaran, Allah'ın kulu.
41ABDÜSSETTAR: (AR) Günahları örten, gizleyen Allah'ın kulu. 
42ABER: (AR) Hz. Nuh'un erkek torunu. 
43ABGUN: (FAR) Mavi renk. Gök. Parlak. Nişasta. 
44ABHER: (AR) Nergis çiçeği. Yasemin. Dolu kap. 
45ABILAY HAN: (TR) Kazak Hanı. Ülkesini Çinlilere, karşı ustaca savundu 
46ABIŞKA NOYAN: (TR) İlhanlı komutan. (XIII-XIV. yy.) 
47ABHİZ: (FAR) Er. Büyük dalga. Kaynak. Su yolu. 
48ABİD: (AR) Allah'a ibadet eden, çok ibadet eden, zahid.
49ABİDE: (AR) Anıt. Önemli ve değerli yapıt. 
50ABİDİN: (AR) İbadet edenler. Zeynel Abidin'den kısaltma isim. 
51ABUZER: (FAR+AR) Altın suyu. Altın suyu gibi parlak ve görkemli. 
52ABUZETTİN: (AR) Din yolunda çabuk, hızlı giden 
53ACA: (TR) Amca, ağabey. Güçlü kuvvetli, başladığı işi bitiren. 
54ACAHAN: (TR) (bkz. Aca). 
55ACAR: (TR) Becerikli. Atılgan, ele avuca sığmaz. Halk.
56ACARALP: (TR) Yiğit, becerikli, cesur kişi. 
57ACARBAY: (TR) Becerikli. Atılgan yiğit
58ACARER: (TR) Becerikli. Atılgan yiğit 
59ACARKAN: (TR)Yiğit, becerikli, cesur kişi. 
60ACARMAN: (TR) Çevik, becerikli, girişken. 
61ACARÖZ: (TR) Özünde yiğitlik bulunan. 
62ACARSOY: (TR) Yiğit, soylu. 
63ACEM: (AR) Arap olmayan milletlerin hepsi. İranlı, İran halkından biri. 
64ACLAN: (AR) Hızlı, çabuk, telaşlı. 
65ACUN: (AR) Dünya, varlık. 
66ACUNAL: (TR) Dünyayı kapsayan, dünyayı fetheden. 
67ACUNALP: (TR) (bkz. Acunal). 
68ACUNMAN: (TR) Dünyaca tanınmış, ünlü. 
69ADAHAN: (TR) Adanın hakimi, yöneticisi. 
70ADAL: (TR) "Adın yayılsın, ün kazan" manasında. 
71ADALETTİN : (AR) Dinin adaleti
72ADEM: Allah'ın yarattığı ilk insan, insan soyunun atası ve ilk peygamberi. Adam. 
73ADİL: (AR) Doğruluk gösteren. Doğru. Eşit, eş, müsavi. Adaletli davranan.
74ADİLHAN: (AR+TR) Adil yönetici. 
75ADNAN: (AR) Cennette ölümsüzlüğe kavuşan kimse. 
76AFFAN: (AR) Kötü şeylerden kaçınan, kötülüklerden uzaklaşan, temiz. 
77AFGAN: (AR) Heyecanlı, çabuk öfkelenen. Orta Asya'da yaşayan müslüman bir kavim. gören, çevik, atılgan 
78AFŞAR: (TR) Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. Çabuk iş 
79AFŞİN: (TR) Zırh, silah. 
80AGAH: (FAR) Bilgili, haberli, uyanık, afif. Vakıf olmuş, malumatlı. 
81AĞAR: (TR) Beyaz renkli. Açık tavırlı, samimi. Asil, onurlu, şerefli. 
82AHAD: (AR) Bir, kişi, kimse.Birler, birden dokuza kadar olan sayılar.
83AHFEŞ: (AR) Küçük gözlü, zayıf bakışlı. Yalnız gece gören kimse. 
84AHİD: (AR) Bir şeyin yerine getirilmesini emretmek. Söz vermek.
85AHMER: (AR) Kırmızı, kızıl. 
86AHVER: (AR) Müşteri yüzlü, güzel gözlü adam. Zeki, akıllı.
87AHMET : (AR) Övülmeye değer. Beğenilmiş. Allah'a şükreden 
88AKABE: (AR) Sarp geçit, çıkılması zor yokuş. Tehlike. Atlatılması zor güçlü. 
89AKAD: (TR) Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle tanınmış kimse. 
90AKALP: (TR) Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse. 
91AKALIN: (TR) Alnı açık, suçu olmayan, onurlu.
92AKANSEL: (TR) Akarsu. Uzun mesafeler geçerek denize dökülen akarsu. 
93AKAR: (TR) Akıp geçen. Gelir getiren. 
94AKASOY: (TR) Sevilen, sayılan soydan gelen 
95AKBATU: (TR) Yiğit erkek. 
96AKBATUN: (TR) (bkz. Akbatu). 
97AKCEBE: (TR) Beyaz zırh sahibi yiğit. 
98AKGÜN: (TR) Mutlu, sevinçli gün. 
99AKHAN: (TR) Dürüst hakan. 
100AKALP: (TR) Cömert, eli açık yiğit. 
101AKIMAN: (TR) Cömert, eli açık kimse.
102AKIN: (TR) Her engeli aşan, güçlüklerden yılmayan, hızlı hareket kabiliyetine sahip.
103 AKINALP: (TR) Akın yapan yiğit. Yiğit. 
104AKINCI: (TR) Osmanlılarda ileri karakol. Ani vurkaçlarla düşmanlarının moralini bozan uç süvarileri. Hafif süvari.
105AKINTAN: (TR) Tan yeri ağarırken yapılan akın 
106AKİF: (AR) Bir şeyde sebat eden. İbadet eden. Direnen. 
107AKİL: (AR) Akıllı, akıl sahibi. Uslu, kavrayışlı. 
108AKMAN: (TR) Temiz, beyaz, güzel insan. Yaşlı kimse.
109AKMANER: (TR) (bkz. Ak­man). 
110AKSIN: (TR) Temiz, doğru, dürüstsün. 
111AKSOY: (TR) Temiz soylu. 
112AKSUN: (TR) (bkz. Aksu). 
113AKSUNGUR: (TR) Doğan cinsinden bir tür av kuşu. 
114AKŞİT: (TR) Kutlu uğurlu. Ak. Güneş, nur, aydınlık. 
115AKTAY: (TR) Beyaz tay. 
116AKTAÇ: (TR) Beyaz taç. 
117AKTAN: (TR) Aydınlık, mehtaplı gece. 
118AKTAR: (TR) Parlak, aydınlık sabah. 
119AKTAŞ: (TR) Mermer. 
120AKTEKİN: (TR) Parlak, görkemli, temiz huylu yiğit. 
121AKTEMÜR: (TR) Akdemir. 
122AKYOL: (TR) Dürüst, doğru ve iyi yol. 
123AKAD: Soyluluk, Onurlu bir kişiliğe sahip olmak 
124AKIN: Hızlı bir biçimde düşmana yapılan saldırı 
125AKİF: Dünya işlerinden uzaklaşıp, ibadet için Allah'a yönelen 
126AKİL: Akıllı , Rüştünü kanıtlama konumuna gelmiş , yaptıklarının  farkında olan. 
127ALAATTİN: (AR) Dini yüceltmek için din uğruna çalışan kimse.
128ALATAY: (TR) Derisinde be­nekler olan tay.
129ALEMDAR: (AR+FAR) Bayrak veya sancak tutan, taşıyan, bayraktar, sancaktar. 
130ALGIN: (TR) Güçlü, iyi, güzel, sıcakkanlı, sevimli. Sevdalı, aşık, vurgun. Hızlı akan su. 
131ALİ: (AR) Yüce, ulu, yüksek. 
132ALİCAN: (AR+FAR) Ali ve can isimlerinin bir araya gelmesinden meydana gelmiştir. 
133ALİM: (Ar.) Çok okumuş, bilgin.Çok bilen. Sonsuz. İlim sahibi. 
134ALİŞAN: (AR+FAR) Şan ve şerefi yüce ve yüksek olan çok değerli. 
135ALİYAR : (AR+FAR) Yar, dost, sevgili. Alinin dostu, sevgili adı. Yüce dost. 
136ALKIM: (TR) Gökkuşağı. 
137ALKIN: (TR) Sevdalı, aşık, vurgun. El çırpma, övme. 
138ALP: (TR) Eski Türklerde kahraman, yiğit, cesur, bahadır, pehlivan. 
139ALPAGU: (TR) Tek başına düşmana saldıran yiğit. 
140ALPASLAN: (TR) Arslan gibi cesur ve yiğit, savaş beyi. 
141ALPAY: (TR) Cesur, yiğit kimse. 
142ALPER: (TR) (bkz. Alp). 
143ALPEREN: (TR) Yiğit, bahadır. 
144ALPERTUNGA: (TR) Efsanevi Türk hükümdarı ve destan kahramanı. 
145ALPGİRAY: (TR) Yiğit hükümdar.
146ALPHAN: (TR) Yiğit hükümdar. 
147ALPKAN: (TR) Yiğit soydan gelen. 
148ALPKIN: (TR) Keskin kılıç. 
149ALPMAN: (TR) Yiğit, cesur, kahraman.
150ALPSOY: (TR) Yiğit ve cesur soya mensub. 
151ALPTEKİN: (TR) Kahraman şehzade. Birleşik isim. Alp: Kahraman, Tekin: Şehzade. 
152ALTAN: (TR) Sabahın güneş doğarkenki zamanı. Hakanlara verilen unvan,
153ALTAY: (TR) Asya'da Batı Sibirya ile Moğolistan'ı ayıran dağlık bölge. 
154ALTUĞ: (TR) Kırmızı tuğ
155ALTUNAY: (TR) Ay'ın sarı renkli hali 
156ALTUNÇ: (TR) Bakır alaşımı. Kırmızı bakır. Kırmızı, al gözlü. 
157ALTUNER: (TR) Değerli kimse. 
158ALTUNHAN: (TR) Zengin hakan. 
159ANIL: Ölçülü davranan, hoşa giden kimse 
160ARAF: (AR) Cennet ile cehennem arasındaki yer. Sert, tepe. Adetler, usuller. 
161ARAL: (TR) Birbirine yakın adalar topluluğu. Orta Asya'da bir göl. 
162ARAS:(TR) Kalın Yün, At kılı anlamında . Doğu Anadoluda bir nehir.
163ARDA: (TR) Eskiden bazı çavuşların elde tuttukları uzun değnek. İşaret için dikilen değnek. Çıkrıkçı kalemi. Sonra gelen. 
164AREF: (AR) Pek maruf, çok bilinen. Arif, anlayışlı ve bilgili. 
165AREL: (TR) Temiz, dürüst kimse.
166ARGU: (TR) İki dağ arası, uçurum. 
167ARGUN: (TR) Zayıf, güçsüz, düşkün, dermansız, zebun.
168ARGÜN: (TR) Temiz, aydınlık gün. 
169ARHAN: (TR) Üstün nitelikli, gururlu bakan. 
170ARICAN: (TR) Temiz, doğru kimse. 
171ARIÇ: (TR) Barış, asayiş. 
172ARİF: (AR) Meşhur, çok tanınmış. Bilgi sahibi. Bilen, bilgili, irfan sahibi. 
173ARIHAN: (TR) (bkz. Arhan). 
174ARIKAL: (TR) Temiz, doğru, dürüst kal. 
175ARIKAN: (TR) Temiz soy. 
176ARIKHAN: (TR) (bkz. Arhan) 
177ARIN: (TR) Temiz, arı, saf. Alın. Yüz, cephe. Dağların, tepelerin yüzü. 
178ARINÇ: (TR) Temiz, saf, arı.Barış. 
179ARISAL: (TR) Arı gibi çalışkan kimse. 
180ARISAN: (TR) Temiz, doğru tanınmış kimse. 
181ARISOY: (TR) (bkz. Arısan). 
182ARITAN: (TR) Temizleyen, arı duruma getiren. 
183ARKAN: (AR) Temiz, ari kandan gelen.Üstün galip. 
184ARKIN: (TR) Yavaş, ağır, sakin, gelecek yıl. 
185ARKUT: (TR) Temiz, uğurlu, kutlu. 
186ARMAN: (FAR) Hasret, özleme. Zahmet, sıkıntı. Teessüf. Pişmanlık. 
187ARSAL: (TR) Temiz huylu, namuslu. 
188ARSEBÜK: Temiz ruhlu ve çabuk. Toy. Namus konusunda titiz. 
189ARSLAN: (TR) Kuvvet ve saldırganlığıyla tanınan hayvan. Cesur adam, bahadır. 
190ARSLANGİRAY: (TR) Cesur, korkusuz han. 
191ARSLANŞAH: (TR) Arslan gibi cesur ve yiğit şah, kral. 
192ARTAN: (TR) Yarar, fayda. Üstünlük, meziyet, nitelik. 
193ARTUÇ: (TR) Ucu sivri demirle donanmış mızrak. 
194ARZIK: (TR) Dindar, sofu. 
195AS: (AR) Mersin ağacı. (FAR) Değirmen. 
196ASAF: (AR) Vezir. Erdem, ileri görüşlülük, yönetimde başarı. 
197ASAL: (TR) Başlıca, esaslı, temel. 
198ASALET: (AR) Soy temizliği, soyluluk. 
199ASIF: (AR) Pek sert, pek şiddetli, şiddetle esen. 
200ASİL: (AR) Sağlam. İyice kökleşmiş, yüksek duygularla hareket eden. 
201ASIM: (AR) Yasak, yanına yaklaşılamayan. Günahtan, haramdan çekinen. 
202ASKER: (AR) Ordu, ordu örgülüyle ilgili. Vazife yapan. Rütbesiz asker, er. 
203ASRİ: (AR) Zamana uygun, çağdaş. 
204ASUTAY: (TR) Hırçın tay. 
205AŞIK: (TR) Bir başkasını aşkla seven. Dalgın, unutkan. 
206AŞİR: (AR) Ondabir, onuncu. Samimi dost ve arkadaş. Koca. 
207AŞKIN: (TR) Geçkin, aşmış olan. Coşkun. Fazla. Sonra. Benzerlerinden daha üstün.
208AŞKINER: (TR) (bkz. Aşkın). 
209ATA: (TR) Baba. Soyun geçmişte yaşamış ferdi. Vermiş, veriş. Bağışlama, ihsan
210ATABEK: (TR) Selçuklu devletinde şehzadelerin terbiyesiyle vazifeli şahıs. Lala. 
211ATABEY: (TR) Devlet yönetiminde bir san. Lala. 
212ATACAN: (TR) (bkz. Ata). 
213ATAÇ: (TR) Atalardan gelen, atalarla ilgili olan. 
214ATAERGİN: (TR) (bkz. Ata). 
215ATAHAN: (TR) (bkz. Ata). 
216ATAKAN: (TR) Düşünmeksizin her işe sokulan adam. İleri atılan. 
217ATALAY: (TR) Ünlü, namlı, şöhretli. 
218ATAMAN: (TR) Ata kişi, başkan, önder. 
219ATANER: (TR) (bkz. Ata). 
220ATASAGUN: (TR) Eski Türklerde hekimlere verilen isim. 
221ATASAN: (TR) (bkz. Ata). 
222ATASEVEN: (TR) (bkz. Ata). 
223ATASOY: (TR) (bkz. Ata). 
224ATATUĞ: (TR) (bkz. Ata). 
225ATAULLAH: (AR) Allah'ın bağışladığı, hediye ettiği, ihsanı, lütfü.
226ATAY: (TR) Bilinen, tanınmış. 
227ATIF: (AR) Çevirme, meylet­tirme, imale.Merhamet sahibi, şefkatli, acıyan. 
228ATİK: (AR) Sırtın üst kısmı. Berrak, saf, karışmamış, kıymetli.
229ATILAY: (TR) Ünlü, namlı, şöhretli. Atilla'dan sonra tahta geçen ünlü hükümdar. 
230ATILGAN: (TR) Karşısına çıkabilecek tehlikelerden korkmadan ileriye atılan. 
231ATİLLA: (TR) Büyük, ünlü. Babacık. Savaşçı, fatih. Hun Türklerinin büyük imparatoru 
232ATKIN: (TR) Atılmış. Kumaş dokumada kullanılan tabir. 
233ATLAN: (TR) Ata bin. 
234ATLAS: (TR) Üstü ipek, altı pamuk kumaş, diba. Düz, havasız, tüysüz. 
235ATLIHAN: (TR) Ata binmiş süvari.
236ATTAR: (AR) Güzel kokulu bitki özleri vb. satan, güzel koku ticareti yapan kimse.
237ATUF: (AR) Birine sevgisi olan, sevgi duyan. Allah'a karşı sevgi duyan. 
238AVCI: (TR) Avlanan, av sporu yapan kişi. Bir şeyi elde etmeye uğraşan.
239AVNİ: (AR) Yardımla ilgili, yardıma ait.
240AVNULLAH: (AR) Allah'ın yardımı. 
241AYALP: (TR) Ay kadar parlak ve güzel, yiğit. 
242AYANA: (TR) Saygı. 
243AYAYDIN: (TR) Ay ışığı, aydınlığı. 
244AYAZ: (TR) Soğuk ve Durgun hava. Dondurucu soğuk. 
245AYBAR: (TR) Gösterişli, heybetli, görkemli. Korku veren. 
246AYBEG: (TR) Ay gibi temiz ve aydın yönetici, ileri gelen, bey. 
247AYBERK: (TR) Sağlam ay, sağlam kişilik. Şimşek, ay'ın şimşek gibi parlaklığı.
248AYÇETİN: (TR) Zor, güç ay. 
249AYDEMİR: (TR) Marangozların kullandığı kavisli bir keser çeşidi.
250AYDIN: (TR) Aylı gece. Aydınlık, ışıklı, parlak. Okumuş, kültürlü ileri fikirli, münevver. 
251AYDINALP: (TR) Münevver, bilgili, yiğit, kahraman kişi. 
252AYDİNÇ: (TR) Cesur, aydın. 
253AYDINTAN: (TR) Şafak vakti. 
254AYDOLUN: (TR) Dolunay, mehtap. 
255AYGUT: (TR) Karşılık, ödül. 
256AYHAN: (TR) Ay sahibi, ay hakimi. Oğuz Kağan Destanı'na göre, Oğuz'un altı oğlundan biri. Efsanede bahsedilen, Oğuz'un ışıktan doğan karısından  olan 3 oğlundan biri. Ayhan'ın 4 oğlu 24 Oğuz boyunun 4'ünü oluşturur. Bunlar Bozoklu soyudur. 
257AYKAÇ: (TR) Söyleyen, konuşan.Akıl veren. Ozan, şair. 
258AYKAN: (TR) Soylu, asil, temiz kişi. 
259AYKUT: (TR) Kutlu, uğurlu ay. Karşılık, mükafat. 
260AYKUTALP: (TR) Mükafat veren kahraman, iyi karşılık veren bahadır. 
261AYMAN: (TR) Ay gibi güzel, ışıklı kimse. 
262AYRAL: (TR) Benzerlerinden farklı olan, kendine özgü, değişik. 
263AYSAL: (TR) Ay gibi, ay'a ben­zeyen. 
264AYSAN: (TR) Ay gibi, ay yüzlü. 
265AYTAÇ: (TR) Başa takılan ay şeklinde taç. 
266AYTEK: (TR) Ay gibi (Eski Türkçede tek/teg olarak kullanılmıştır). 
267AYTEKİN: (TR) Ay şehzadesi, ay prensi. 
268AYTOLUN: (TR) Dolunay. Ay'ın ondördü gibi güzel. 
269AYTUĞ: (TR) Mızrağın ucuna yapılmış ayın üstüne yapılan tüy. 
270AYTÜN: (TR) Ay ve gece. 
271AYVAZ: (AR) Arapça ivaz sözcüğünün bozulmuş şekli. Karagöz perdesinin belli başlı tiplerinden biri. Köroğlu destanında bir kahraman. 
272AYZER: (TR-AR) Altın renginde ay. Ay'ın altın rengini aldığı an.
273AZAD/AZAT: (FAR) Hür, serbest. Kimseye bağımlı olmayan. Kurtulmuş.
274AZAMET: (AR) Büyüklük, ululuk. 
275AZER: (FAR- İBR) Ateş. İbrahim'in babası olduğu söylenir. 
276AZİM: (AR) Büyük, ulu, cesim, iri, muhteşem. Kuvvetli, şiddetli, derecesi yüksek. 
277AZİZ: (AR) Sayın. Sevgili. Veli, evliya, ermiş. Az bulunur. 
278AZMİ: (AR) Kasıt, niyetlilik karar. Kemikli. Güçlü, kuvvetli. 
302 ADET B HARFİ
1BABÜR: Hindistan'da yaşayan bir tür kaplan/Babür imp. kurucusu Babürşah'tan 
2BAĞATUR: (TR) Cesur yiğit. 
3BAĞDAŞ: (TR) Yakın arkadaş, dost.
4BAĞIŞ: (TR) Bağışlanan şey, ihsan. Sıçrayış, atlama.
5BAĞIŞCAN: (TR) (bkz. Bağış). 
6BAĞIŞHAN: (TR) (bkz. Bağış). 
7BAĞLAM: (TR) Cinsleri ayrı ya da birbirlerine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, deste. 
8BAHA: (AR) Değer fiyat, kıymatinin karşılığı, Ederi 
9BAHADIR: (FAR) Cesur, yiğit, kahraman, atak, gözünü daldan budaktan esirgemeyen. BAHADIRHAN: (FAR-TR) (bkz. Bahadır). 
10BAHAEDDİN / BAHATTİN : (AR) Dinin güzelliği.
11BAHAMRA: (AR) Irak'ta bir yer. 
12BAHAULLAH: (AR) Allah katında değer ve kıymet sahibi. 
13BAHİR: (AR) Deniz, derya. Belli, besbelli, açık, apaçık. Işıklı, parlak, güzel. 
14BAHİT: (AR) Bahtı açık şanslı. 
15BAHRA: (AR) Timur devletinin güney sınırını koruyan eski bir sınır kalesi. 
16BAHRİ: (AR) Denizle ilgili, denizci, denizin gücü, sonsuzluğu 
17BAHTİYAR: (FAR) Mutlu, talihli, Hayatından memnunolan 
18BAKİ: (AR)Süreklilik sahibi, sonsuza kadar kalan, sonsuz, sonu olmayan
19BALA: (TR) Çocuk yavru. Yüksek, yüce, yukarı. Azat.
20BALABAN: (TR) Er. Bir tür yırtıcı kuş. İri cins bir tür Doğan (kuş). Gürbüz canlı, cüsseli, insan veya hayvan. 
21BALAMAN: (TR) (bkz. Balaban). 
22BALAMİR: (TR) Eski bir Türk kağanı. (IV. yy.) Alanları ve Ostrogotları yenerek batıya sürdü. 
23BALATEKİN: (TR) (bkz. Balaban). 
24BALCAN: (TR) Bal gibi tatlı canlı.
25BALDEMİR: (TR) Güçlü, kuvvetli, şirin. 
26BALER: (TR) Tatlı dilli, cana yakın kimse. 
27BALIM. (TR) Kardeş. Çok sevgili, samimi arkadaş.
28BALİ: (AR) Eski, koca, köhne. 
29BALİSOY: (AR+TR) Eski, köklü soydan gelen. 
30BALK: (TR) Şimşek. 
31BALKAN: (TR) Sarp ve ormanlık sıradağları. Avrupa'nın güneydoğu bölgesine verilen isim. Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Arnavutluk ve Romanya'yı içerir. 
32BALKAR: (TR) Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir Türk boyu. Kıpçaklann bir kolu.
33BALKI: (TR) Parıltı, ışık. Güzel parlak, süslü. Şimşek.
34BALKIR: (TR) Parıltı, ışık, şimşek.
35BALKOÇ: (TR) (bkz. Balkı). 
36BALSAN: (TR) (bkz. Balım). 
37BARAK: (TR) Oğuzların Bayat boyuna mensup bir oymak. Gaziantep, Kilis ve Nizip çevresinde yaşarlar. 
38BARAN: (FAR) Yağmur. 
39BARANSEL: (FAR+TR) (bkz. Baran).
40BARAY: (TR) Ezeli, öncesi olmayan, öncesiz. 
41BARBAROS: (İTA) Kırmızı sakal. Baba Oruç. Türk denizci kaptanı derya. Oruç Gazi'nin İtalyanlarca meşhur olan ismi. Kanuni döneminde yaşayan ünlü denizci. Barbaros Hayrettin olarak bilinmektedir. 
42BARIK: (TR) Sivri tepeler arasındaki uçurum, yüksek kayalıklardaki çatlaklıklar. Yeşillik, çayırlık yer. 
43BARIKHAN: (TR) (bkz. Barık). 
44BARIM: (TR) Varlık, servet, zenginlik. 
45BARIN: (TR) Bütün, hep. Güç kuvvet. Göğüs. Moğol devrinde Orta Asya'da büyük beyliklerden biri. 
46BARIŞ: (TR) Savaşsızlık durumu. 2. Savaştan sonra silah bırakma, uzlaşma. Dirlik, düzenlik. 
47BARIŞCAN: (TR) (bkz. Barış). 
48BARİK: (AR) Parıldayan. Nazik, dakik, ince.
49BARKAN: (TR) Çöllerde rüzgarın esme yönüne dikey doğrultuda oluşan ay biçimindeki küçük kumsal külle. Hareketli kumul. 
50BARKIN: (TR) Yolculuk eden, yolcu gezgin. 
51BARLAS: (TR) Kahraman, savaşçı. 
52BARS: (TR) Kaplana benzeyen yırtıcı hayvan. Arı oğulu. Pars
53BARTU: (TR) En eski Türk kağanlarından biri. 
54BASRİ. (AR) Gören, görme ile ilgili, görebilmek 
55BAŞAR: (TR) Başarılı ol, işi sonuçlandır. 
56BAŞARMAN: (TR) Yaptığı işi başarıyla sonuçlandıran. 
57BAŞAY: (TR) Birinci, ilkay. 
58BAŞBUĞ: (TR) Başkumandan, hükümdar. 
59BAŞEĞMEZ: (TR) Buyruk altına girmeyen, kişilikli. 
60BAŞER: (TR) (bkz. Başar). 
61BAŞİR: (AR) Müjdeci. Güler yüzlü, mesut, mutlu. (bkz. Beşir). 
62BAŞKAYA: (TR) Kayaların başı, güçlü, kuvvetli. 
63BAŞKAYNAK: (TR) İlk kaynak. Ana kaynak. 
64BAŞKUR: (TR) Türk çadırlarının çevresindeki kanatlan örten bölümlerin üst tarafına bağlanan kuşak. 
65BAŞKURT: (TR) Ural dağlan güneyinde yaşayan ve Türklerin Kıpçak kolundan olan bir boy. Asıl ismi Başkırt'tır. 
66BAŞKUT: (TR) Kutlu, talihli kimse. 
67BAŞOK: (TR) Önde olan yiğit. 
68BAŞOL: (TR) Başta ol, önder ol. 
69BAŞÖZ: (TR) Önemli soydan gelen. 
70BAŞSOY: (TR) (bkz. Başöz). 
71BAŞTUGAY: (TR) (bkz. Başok). 
72BAŞTUĞ: (TR) (bkz. Başman). 
73BATIBOY: (TR)Türklerin göç sonucu batıya yerleşen oymakları. 
74BATIHAN: (TR) (bkz. Batı). 
75BATI: (TR) Güneşin battığı yön ve bu yöndeki ülkeler. 
76BATIKAN: (TR) Batı+ Khan Batının Hanı ya da Batının Kanı anlamında 
77BATIR: (TR) Yiğit, kahraman, bahadır. 
78BATIRAY: (TR) (bkz. Batır). 
79BATIRHAN: (TR) (bkz. Batır). 
80BATTAL: (AR) Cesur, kahraman. Pek büyük.
81BATU: (TR) Üstün gelen, gücü yeten, galip. 
82BATUĞ: (TR) (bkz. Batu).
83BATUHAN: (TR) Altınordu devletinin kurucusu (1204-1255). Cengiz Han'ın torunu. 
84BATUR: (TR) Kahraman, yiğit, cesur, bahadır. 
85BATURALP: (TR) Yiğitler yiğidi. 
86BATURAY: (TR) (bkz. Batur). 
87BATURHAN: (TR) (bkz. Batur). 
88BAVER: (FAR) inanma, güvenme. Sağlam, pek doğru. 
89BAYAR: (TR) Ulu, yüce saygın, soylu. Ekilmemiş toprak. 
90BAYAZID: (AR) (bkz, Bayezit).
91BAYBARS: (TR) Bahri Memlüklerin sultanı olup Kıpçak ülkesinde doğmuştur. 
92BAYBAŞ: (TR) Zengin, ileri gelen, saygın. 
93BAYBEK: (TR) (bkz, Baybaş). 
94BAYBORA: (TR) Fırtına. 
95BAYCAN: (TR) (bkz. Baybaş). 
96BAYÇA: (TR) Zengin, varlıklı.
97BAYDAK: (TR) Bayrak. 
98BAYDAN: (TR) Şımarık, gururlu, kendini beğenmiş. 
99BAYDAR: (TR) Kırım yarımadasında Sivastopol şehrinin güneyinde tartada bir Türk köyü. Güzellik ve bereketiyle ünlüdür. 
100BAYDIR: (TR) Güçlü, kuvvetli. 
101BAYDU: (TR) İlhanlı devleti hükümdarı Hulagunun torunu. 11 ay İlhanlı devleti hükümdarı oldu. 
102BAYDUR: (TR) Güçlü, kuvvetli, cesur. 
103BAYDURALP: (TR) (bkz. Baydur). 
104BAYER: (TR) Zengin, varlıklı kimse. 
105BAYEZİT: (AR) Çeşitli zamanlarda yaşamış Osmanlı şehzadelerinin genel adı. 
106BAYGÜÇ: (TR) Zengin ve güçlü kimse. 
107BAYKAN: (TR) (bkz, Baygüç). 
108BAYINDIR: (TR) İmar edilmiş, mamur. 
109BAYKAL: (TR) Yaban kısrağı. Deniz. Moğolistandaki büyük göl 
110BAYKAM: (TR) Hekim, doktor. 
111BAYKAN: (TR) Bay soyundan, zengin. 
112BAYKARA: (AR) Bir kuş türü. Malı çok olan. Böbürlenerek, salınarak yürüme. 
113BAYKOCA: (TR) Varlıklı, saygın. 
114BAYKURT: (TR) (bkz. Baykoca). 
115BAYKUT: (TR) Kutlu talihli. 
116BAYKUTAY: (TR) (bkz. Baykut). 
117BAYMAN: (TR) Varlıklı, saygın. 
118BAYRAKTAR: (FAR) Bayrak taşıyan. 
119BAYRAM: (TR) Neşe ve sevinç günü. Dini ya da milli bakımdan özel değeri olan ve milletçe kutlamalar yapılan gün veya günler. 
120BAYRI: (TR) Çok eski zamanlarda var olmuş, eskiden beri var olan. 
121BAYRU: (TR) (bkz. Bayrı). 
122BAYRUALP: (TR) (bkz. Bayru). 
123BAYRUHAN: (TR) (bkz. Bayru). 
124BAYSAL: (TR) Soylu, ünlü kişi. 
125BAYSAN: (TR) Zengin, tanınmış. 
126BAYSU: (TR) (bkz. Baysan). 
127BAYSUNGUR: (TR) Akkoyunlu hükümdarlarından. 
128BAYTAL: (TR) Kısrak. 2. Bayır, yokuş. 
129BAYTEKİN: (TR) (bkz. Baytal). 
130BAYTUGAY: (TR) (bkz. Tugay)
131BAYTÜZE: (TR) (bkz. Tüze). 
132BAYTÜZÜN: (TR) (bkz. Tüzün). 
133BAYÜLKEN: (TR) (bkz. Ülgen). 
134BEDAYİ: (AR) Eşi benzeri olmayan güzel, mükemmel, yeni şeyler. 
135BEDEL: (AR) Değer, kıymet. Bir şeyin yerine verilen, yerini tutan şey, karşılık. 
136BEDİ: (AR) Bir şeyi örneği olmadığı halde meydana getiren. Yoktan vareden. Allah'ın 99 isminden birisidir. Güzel, güzellik. 
137BEDİD: (FAR) Meşhur, görünür, açık meydanda.
138BEDİH: (AR) Şan ve şerefi büyük olan. 
139BEDİHİ: (AR) Besbelli, açık-apaçık.
140BEDİR: (AR) Dolunay, ondört gecelik ay. 
141BEDİRHAN: (FAR) İleri görüşlü, aydın lider. 
142BEDREDDİN / BEDRETTİN: (AR) Din'in nuru, ışığı. Dinin aydınlığı, dinde bilgelik.
143BEDRİ: (AR) Er. 1. İçi altın dolu kese. Ay'la ilgili, ayın ondördü gibi güzel. 
144BEDRÜLCEMAL: (AR) Ay yüzlü. 
145BEDÜK: (TR) Büyük, yüce, gösterişli, önemli. 
146BEDİR: (AR) Ayın ondördü. Dolunay. Ay. 
147BEDİRHAN: (AR-TR) Ay+ Han gibi Bedir + Han 
148BEDRETTİN: (AR) Bedreddin. Ayın ondördü gibi ışık saçan, temiz ve yüce 
149BEDRİ: (AR) Ay gibi, aya benzeyen, Aya ait 
150BEHÇET / BEHCET: (AR) Sevinç. Güzellik, güleryüzlülük. Şirinlik.
151BEHİÇ: (AR) Şen, güzel, güleryüzlü adam.
152BEHLÜL: (AR) Çok gülen, çok gülücü. Hayır sahibi, çok iyi adam.
153BEHMAN: (FAR) Filan filanca. Fars takviminde 11. ay'a ve her ayın 2. gününe karşılıktır.
154BEHMAR: (FAR) Çok ziyade, fazla. 
155BEHNAN: (AR) Güleç, güler-yüzlü, iyi huylu ve daima gülen adam. 
156BEHRAM: (FAR) Merih yıldızı. Her ayın 20. günü.
157BEHZAD / BEHZAT: (AR) Ressam, minyatürcü. 
158BEKATA: (TR) İleri gelen, saygın. Soylu, isim yapmış sülaleden. 
159BEKBARS: (TR) (bkz. Bekata). 
160BEKDEMİR: (TR) (bkz. Bekata). 
161BEKDİL: (TR) Doğru sözlü, mert. Gönlü zengin.
162BEKİL: (AR) Yakışıklı, süslü delikanlı, genç. 
163BEKİR: (AR) Sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinen kimse, bakir.
164BEKRİ: (AR) El değmemiş, Bakir, Tertemiz, bozulmamış. 
165BEKRİYE: (AR) Her şeyin evveli, ilk çocuk. Genç ve taze kız. Dişi deve yavrusu. 
166BEKSAN: (TR) Tanınmış, ünlü,   saygın. Bey ünvanı taşıyan. 
167BEKTAŞ: (FAR) Yaşıt, Akran. Eş, müsavi. 
168BEKTÖRE: (TR) Güçlü, değişmez töreleri olan, törelerine bağlı.
169BENDER: (FAR) Deniz veya büyük nehir üzerindeki liman. Ticaret limanı. 
170BENGİ: (TR) Sonu olmayan, hep kalacak olan, sonsuz, ebedi. 
171BENGİALP: (TR) (bkz. Bengi). 
172BENGİSAN: (TR) (Bengi). 
173BENGİSOY: (TR) (bkz. Bengi). 
174BERA: (AR) Fazilet. Seçkin olma vasfı. Olgunluk. 
175BERAT: (AR) Resmi belge, imtiyaz belgesi.
176BERCA: (FAR) Yerinde tam doğru ve münasip.
177BEREN: (TR) Güçlü, kuvvetli, akıllı. 
178BERGİN: (TR) (bkz. Berkin). 
179BERHUZ: (FAR) Dağarcık, torba. 
180BERİ: (AR) Salim, kurtulmuş. Temiz, Arınmış. 
181BERİD: (AR) Haberci. 
182BERİN: (FAR) En yüksek, çok yüce. Soylu. 
183BERK: (TR) Sağlam, kuvvetli. Katı, sert. Şiddetli.
184BERKA: (AR) Kuzey Afrika'da eski bir şehir. 
185BERKAN: (AR) Şakıma, parıldama. Kıvırcık tüylü kuzu postu kürkü. 
186BERKANT: (TR) Güçlü, bozulmaz, yemin. 
187BERKAY: (TR) (bkz. Berk). 
188BERKE: (TR) Kama. Altınordu hükümdarı. 
189BERKEL: (TR) Güçlü el. 
190BERKER: (TR) Güçlü, sağlam kişilikli. 
191BERKİ: (TR) Şimşek gibi parlak. 
192BERKİN: (TR) Sağlam güçlü kuvvetli. 
193BERKKAN: (TR) Güçlü soydan gelen. 
194BERKMAN: (TR) Güçlü, sağlam, kişilikli. 
195BERKSAN: (TR) Güçlü tanınan kimse. 
196BERKSOY: (TR) (bkz. Berksan). 
197BERKSU: (TR) Soğuk ve keskin su. 
198BERKÜN: (TR) Sağlam, güçlü tanınmış. 
199BESALET: (AR) Korkusuzluk, yüreklilik. 
200BESİM: (AR) Güleryüzlü, güleç adam. 
201BEŞAREDDİN / BEŞARETTİN: (AR) Dinin müjdesi. 
202BEŞİR: (AR) Müjde getiren müjdeci. Güleryüzlü güleç adam. 
203BETİK: (TR) Yazılı olan şey, yazılmış yapıt. 
204BETİM: (TR) Bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık bir biçimde, söz ya da yazıyla anlatma, tasvir. Herhangi bir şeyin resmi ya da heykeli. 
205BEYAN: (AR) Bildirme, söyleme, açıklama. Belli apaçık.
206BEYATİ: (AR) Gece uyuma, gece iş görme, geceyi işiyle geçirme. Türk müziğinin en eski makamlarından.
207BEYAZIT: (AR) (Bkz. Bayezit)
208BEYBOLAT: (TR) Çelik gibi güçlü, saygın kimse. 
209BEYBARS: (TR) (bkz. Baybars). 
210BEYCAN: (TR) (bkz. Beybolat). 
211BEYHAK: (AR) Horasan'ın Nişabur eyaletinde bir bölge. 
212BEYKAL: (TR) (bkz. Beycan).
213BEYKAN: (TR) (bkz. Beycan). 
214BEYREK: (TR) Çok nazik, efendi, bey. Hüzünlü. 
215BEYSAN: (TR) (bkz. Beycan). 
216BEYSUN: (TR) Nazik insan. 
217BEYZADE: (FAR-TR) Beyoğlu. Soylu kimse.
218BİCAN: (FAR) Cansız, ruhsuz. Canını esirgemeyen, şehit. 
219BİLAL: (AR) Su gibi ıslatan, ıslatış, ıslaklık.
220BİLAN: (TR) Süslü ve işlemeli kılıç kemeri. 
221BİLAY: (TR) Ay gibi asil ol. 
222BİLDAR: (FAR) Bel, belleyen, yer kıran, kürek çeken.
223BİLEK: (TR) Güç, kuvvet. 
224BİLEN: (TR) Bilgili, görgülü, anlayışlı.
225BİLGE: (TR) Bilgili, iyi geniş, derin, bilgi sahibi kimse. 
226BİLGEALP: (TR) (bkz. Bilge). 
227BİLGEHAN: (TR) Göktürk hakanı (683-734). Babası Kutluğ İlteriş Han'dır. 
228BİLGEKAĞAN: (TR) (bkz. Bilge). Bilge Kağan (683-734). Göktürk hakanı. İkinci Göktürk hanedanlığının kurucusu. 
229BİLGEKAN: (TR) Bilgin soydan gelen. 
230BİLGER: (TR) Akıllı, bilgili, bilge, bilgin. 
231BİLGİN: (TR) Bilgili kişi,alim.
232BİLKAN: (TR) Bilgili. 
233BİLMEN: (TR) Bilen, anlayan, bilgili. 
234BİLTAY: (TR) (bkz. Bilmen). 
235BİNALİ: (AR) Ali'nin oğlu. 
236BİNALP: (TR) Yiğitler. 
237BİNKAN: (TR) Soylu kanlar. 
238BİRANT: (TR) Özel, tek yemin. Özelliği olan yemin. 
239BİRAT: (TR) Asil, soylu, bir aileye mensup. İlk erkek çocuğa verilen isim. 
240BİRAY: (TR) Ay gibi tek, eşsiz. 
241BİRCAN: (TR) Tek, eşsiz. 
242BİRGE: (TR) Kamçı. Birlikte, beraber. 
243BİRGİT: (TR) Birleşik, birleşmiş, birlik almış.
244BİRHAN: (TR) Tek yönetici. 
245BİRKAN: (TR) Soylu. 
246BİRKE: (AR) Büyük havuz. Gölcük. Göğüs. 
247BİROL: (TR) Tek ad, bir ol. 
248BİRTAN: (TR) Bir tane, tek. 
249BİRUN: (FAR) Dışarı. Dış harici. Osmanlı Devleti'nde saray dışında görevli memurlar. 
250BİSTAMİ: (FAR) (bkz. Bistem). 
251BİSTEM: (FAR) Horasan eyaletinde El-Bürz eteklerinde bir şehir. 2. Bistam tarafından kurulduğu için bu ismi almıştır. Elmaslarıyla ünlüdür. 
252BİŞAR: (FAR) Esir tutsak. Altın, gümüş kakmalı işlemeler. Saçılan şey, saç. Güçsüz, dermansız. 
253BOĞAÇ: (TR) Küçük yaşta boğa öldürdüğü için kendisine bu ad verilen, Dede Korkut hikayelerindeki bir kahraman. Dirse Han'ın oğlu. 
254BOĞAÇHAN: (bkz. Boğaç). 
255BOĞATAŞ: (TR) Ünlü Türk beylerinden biri. 
256BOLGAN: (TR) Eski Türk adlarından.
257BOLHAN: (TR) (bkz. Bolgan). 
258BORA: (İTA) Araziden çıkan şiddetli rüzgar. 
259BORAN: (Tür.) Rüzgar, şimşek, gökgürültüsü, sağanak yağmurun birlikte olduğu iklim olayı.
260BORANALP: (bkz. Boran). 
261BORATAY: (bkz. Boran).
262BOYLAN: (TR) Kibirli, mağrur. 
263BOYRAZ: (TR) Kuzey rüzgarı. 
264BOYSAN: (TR) Uzun boylu, yakışıklı delikanlı. 
265BOYSEL: (TR) Uzun boylu. 
266BOZBEY: (TR) Kır beyi, gri. 
267BOZBORA: (TR) Fırtına.
268BOZDOĞAN: (TR) Bir şahin türü. 
269BOZER: (TR) Beyaz tenli. 
270BOZKAYA: (TR) (bkz. Bozer). 
271BOZKURT: (TR) Göktürk efsanelerinde yer alan kutsal hayvan. 
272BOZUN: (TR) Büyük Selçuklu emirinin adı. Sürülmemiş tarla. 
273BOZYEL: (TR) Yağmur getiren lodos rüzgarı. 
274BOZYİĞİT: (TR) (bkz. Bozer). 
275BÖKE: (TR) Kahraman, güçlü kimse. Önder, başkan, reis. Kabadayı, cesur efe. Güreşçi, pehlivan. 
276BÖRÇETİN: (TR) Tarihçilere göre Türkleri Ergenekon'dan kurtaran demircinin adı. 
277BUDAK: (TR) Ağacın dal olacak sürgünü. Dal. Dalın gövde içindeki sert bölümü. 
278BUDUN: (TR) Halk, kavim, ahali. 
279BUDUNALP: (bkz. Budun). 
280BUĞRA: (FAR) Büyük erkek deve, iki hörgüçlü deve. Turna kuşu, sürünün önünde uçan turna.
281BUĞRAHAN: (FAR-TR) Bkz. Buğra
282BUHRİ: (AR) Tütsüye ait. Denize ait. 
283BUKA: (AR) Ülke, yer. Büyük bina. Ben, benek. 
284BULAK: (TR) Kaynak, pınar, çeşme. 
285BULUT: (TR) Su buharlarının yoğunlaşmasıyla meydana gelen ve gökyüzünde farklı yükseklikte bulunan kütle. 
286BUMİN: (TR) Baykuş, Puhu kuşu. Göktürk devletinin kurucusu (Öl. 552). 
287BUMİNHAN: (TR) (bkz. Bumin). 
288BURAK: (AR) Berk sözcüğünden (Yıldırımdan) türetilmiştir. 
289BURÇ: (AR) Süryanice Burgus kelimesinin  Arapçalaştırılmış biçimi.Kalenin köşelerine yapılan daha yüksek ve daha kalın çıkıntı kule. Güneşin ayrıldığı oniki kısımdan herbiri. 
290BURÇAK: (TR) Baklagillerden, taneleri yemiş olarak kullanılan bir bitki. 
291BURÇHAN: (TR) (bkz. Burç). 
292BURHAN: (AR) Delil, kanıt. İlahi aydınlık. 
293BURHANEDDİN / BURHANETTİN: (AR) Dinin delili.
294BURKAN: (Tür.) Uygur Türklerinin Budaya verdikleri ad. 
295BURKHAN: (TR) Put, heykel, Buda heykeli. 
296BUYAN: (TR) Mutluluk, uğur, talih.
297BUYRUK: (TR) Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı güç. Emir. Direktif. 
298BUYRUKALP: (bkz. Buyruk).
299BÜLENT: (FAR) Yüce yüksek, ala, ulu. 
300BÜNYAMİN: (AR) Yakup peygamberin en küçük oğlu. İbranice Sözcük anlamı: Sağ elin oğlu
301BÜRGE: (TR) Bir yerde duramayan canlı, taşkın kimse. 
302BURKAN: (AR) Yanardağ, volkan. 
120 ADET C HARFİ
1CABBAR: (AR) Güç ve kuvvet sahibi kimse
2CABGU: (AR) Efendi. Bey. İleri gelen, saygın kimse. 
3CABİR: (AR) Cebreden, zorlayan. Galip gelen. Aziz ve kuvvetli olan.
4CAFER: (AR) Küçük akarsu. Çay. 
5CAHİD / CAHİT: (AR) Cehdeden, elinden geldiği kadar çalışan.
6CAHİZ: (AR) Gözü pek, yürekli, cesur kimse. Patlak gözlü. Daha çok lakap olarak kullanılmıştır. 
7CAİZ: (AR) Geçer. İşlenmesi, yapılması uygun anlamında.
8CALİB: (AR) Çekici, celbedici, cazib. 
9CALP: (AR) Güçlü, kuvvetli, gayretli. 
10CAN: (FAR) Can, ruh. Hayat. Güç, kuvvet, hayatiyet, dirilik. Gönül, yakın dost, çok sevilen arkadaş. 
11CANAL: (TR) Gönül al. Kendini sevdir, sevilen biri ol. 
12CANALP: (TR) Özünde yiğitlik, güçlülük olan kimse. Cana yakın yiğit. 
13CANAY: (TR) Ay gibi temiz, saf, parlak kimse.
14CANAYDIN: (TR) Özü temiz, aydınlık ruhlu kimse. 
15CANBEK: (TR) Özü pek. Güçlü kişilikli kimse. 
16CANBERK: (TR) Güçlü, sağlam kimse. 
17CANBEY: (TR) Canım gibi sevgili. 
18CANBULAT: (TR) CAN+POLAT 'tan Canbulat. Çelik gibi güçlü can.
19CANDANER: (TR) İçten, samimi, dost kimse. 
20CANDAR: (TR) Silah taşıyan, can ve dar isimlerinden müteşekkil birleşik isim. 
21CANDEĞER: (TR) Uğrunda can verilecek kadar güzel, değerli, sevilen. 
22CANDEMİR: (TR) Özü güçlü, demir gibi sağlam kişilikli. 
23CANDOĞAN: (TR) Cana doğan. 
24CANEL: (TR) İçten uzatılan el, dostluk eli. 
25CANER: (TR) Delikanlı, genç, dinamik. Can ve er kelimelerinden birleşik isim. 
26CANFEDA: (FAR) Canını veren, özverili kimse. 
27CANFER: (FAR) Aydın bilgili. Güçlü saygın.
28CANGİRAY: (TR) CAN+GİRAY. Giray,Eskiden Kırım hanlarının ve han ailesinden olan prenslerin kullandığı san
29CANGÜN: (TR) Doğduğu gün çok sevinilen kimse. 
30CANGÜR: (TR) Canlı, neşeli kimse. 
31CANİB/ CANİP: (AR) Ön taraf, cihet. 
32CANKAN: (TR) Soyu temiz, asil kimse. 
33CANKUT: (TR) Kişinin mutluluğu talihi, şansı, uğuru. Mutlu talihli kimse. 
34CANOL: (TR) Canım ol, can gibi içten ol. 
35CANSAL: (TR) Can ve sal kelimelerinden birleşik isim.
36CANSEN: (TR) Sen cansın, sevilensin. 
37CANSER: (TR) CAN+ SER.
38CANSOY: (TR) Asil, soylu, cana yakın. 
39CANSUN: (TR) Cansın'dan Cansun. Canını sunan.
40CANTEKİN: (TR) Tek can, eşsiz can. 
41CANTEZ: (TR) Tez canlı, aceleci. 
42CANTÜRK: (TR) İyi hasletlere sahip Türk. 
43CANVER: (TR) Canlı, haşere. 
44CAVİD / CAVİT: (FAR) Sonrasız, sürekli kalacak olan, ebedi.
45CAZİM: (AR) Kesin. Kesin kararlı. 
46CEBE: (AR) Zırh. Osmanlıda silah ihtiyacını karşılayan aracın adı. 
47CEBEL: (AR) Dağ. Tarıma elverişsiz arazi. 
48CEBERUT: (İBR) İbranice "kudret" anlamına gelmektedir. 
49CEBİR: (AR) Zorlamak. Düzeltme, onarma. Kırık veya çıkık bir kemiği yerleştirip sarmak. 
50CEBRAİL: (AR) Peygamberlere vahiy getiren dört büyük melekten biri. Cibril, İbranice Allahın kulu. 
51CEHDİ: (AR) Uğraşan, çalışan. Çaba ve gayret gösteren. 
52CEHİD / CEHİT: (AR) Çalışma, çabalama, uğraşma. 
53CELADET: (AR) Gözüpeklik. Yiğitlik. Kahramanlık.
54CELAL: (AR) Büyüklük, ululuk azamet. Hiddet, öfke. 
55CELALEDDİN/ CELALETTİN: (AR) Dini savunan. Dinin ululadığı, övdüğü. 
56CELASUN: (TR) Kahraman, cesur, atak, delikanlı, yiğit. Genç sağlıklı, gürbüz. 
57CELAYİR: (TR) Moğol kavminin bir kolu olup birçok kabileyi bünyesinde toplamıştır. 
58CELİL: (AR) Büyük, ulu. (bkz. Celal). Allah için sıfat olarak kullanılır. Osmanlı devletinde vezir ve müşir rütbelerinde bulunanlar için bu sıfat kullanılırdı. Güzel sanatlarda bir yazı stili. 
59CELİLAY: (AR-TR) Ulu, yüce ay. 
60CELVET: (AR) Yerini yurdunu terk etmek. Tasavvufta, kulun, Allanın sıfatlarıyla halvetten çıkışına ve fena fillahda fani oluşuna denilir. 
61CEM: (AR) Toplama, biraraya getirme, yığma. Hükümdar, şah. 
62CEMAL: (AR) Yüz güzelliği, zahiri ve batıni güzellik. Allah'ın rahmetle tecellisi. Allah'ın lütuf, ihsan, rıza sıfatlarının karşılığı. 
63CEMALLEDDİN/ CEMALETTİN: (AR) Dinin cemali, parlak yüzü. 
64CEMALULLAH: (AR) Allah'ın lütfü, bağışı. 
65CEMİL: (AR) Güzel erkek. İyilikle anma. Eskiden okullarda verilen başan kağıdı. 
66CEMRE: (AR) Ateş. Kor halinde ateş. Şubat ayında azar azar artan sıcaklık. 
67CEMŞİD/ CEMŞİT: (FAR) Mitolojide İran'ın efsanevi dördüncü şahı.
68CENAB/ CENAP: (AR) "Yan"manasına gelir. Şeref, onur ve büyüklük terimi olarak kullanılır. 
69CENAN: (AR) Yürek, gönül kalp 
70CENGAVER: (FAR) Savaşçı, silahşor. Savaşı seven, savaşkan, dövüşken. 
71CENGEL: (FAR) Orman. 
72CENGER: (FAR) (bkz. Cengaver).
73CENGİZ: (TR) Cengiz Han. Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu, asıl adı Timuçin'dir. Moğolcada Çing sıfatının çoğulu olarak, güçlü, kuvvetli anlamındadır. 
74CENK: (FAR) Harp, savaş, kavga. 
75CENKER: (FAR-TR) İyi savaşan, savaşçı.
76CERİB: (AR) Hububat için kullanılan bir ölçek. 
77CERİR: (AR) İp, halat. Yular anlamında. 
78CERİT: (AR) Verimsiz çorak yer. Bekar. 
79CESİM: (AR) İri, büyük, kocaman, ulu, mühim. 
80CESİMİ: (AR) İri, büyük. 
81CESUR: (AR) Er. - Cesaretli, yürekli, yiğit, gözüpek, atılgan. 
82CEVAD / CEVAT: (AR) Cömert, eli açık. İhsan eden. 
83CEVAHİR: (AR) Cevherler, elmaslar, kıymetli taşlar. Mayalar, özler. 
84CEVAN: (FAR) Genç, taze, delikanlı. (bkz. Civan).
85CEVDET: (AR) İyilik, güzellik. Olgunluk. Büyüklük. Tazelik. Kusursuzluk. 
86CEVHER: (AR) Öz, maya. Başlı başına, kendiliğinden olan. Tıynet, cibilliyet, soydan gelen, haslet, tabii istidat. Kıymetli taş. Ebcet hesabında yalnız noktalı  harfleri hesaplamaya dayanan tarih düşürme şekli. Kılıç namlusuna yapılan menevişli süs. 
87CEVVAL: (AR) Koşan, dolaşan, hareket eden, canlı. 
88CEVZA: (AR) Güneşin Mayıs ayında girdiği ikizler burcu. 
89CEYHAN: (TR) Güney Anadolu'da Toroslar'dan doğan ve Akdeniz'e dökülen nehir. 
90CEYHUN: (TR) Orta Asya'da Amu-Derya'ya Arap ve Farslıların vermiş olduğu ad. Tevrat'a göre cennetin 4 nehrinden biri. 
91CEZLAN: (AR) Mutlu. 
92CEZMİ: (AR) Cezm ile ilgili. Kesin karar ve niyete ait. Kesmek. 
93CEZRİ: (AR) Kökle ilgili, kökten. 
94CEZZAR: (AR) Deve kasabı. -Daha çok lakab olarak kullanılır. 
95CİHAD / CİHAT: (AR) Savaş. Din uğrunda düşmanla savaşma. 
96CİHAN: (FAR) Dünya, alem, kainat, yeryüzü, yerküresi. Dünyada yaşayan insanların tümü. 
97CİHANER: (FAR) Dünyaya bedel kişi, yiğit.
98CİHANGİR: (FAR) Dünyaya egemen olan, dünyayı zabteden kimse. Fatih. Osmanlı şehzadelerinin ortak adıdır. 
99CİHANMERT: (FAR) (bkz. Cihaner). 
100CİHANNUR: (FAR) Dünyayı aydınlatan, nurlu, ışıklı. 
101CİHANSER: (FAR) Cihan'ın başı. 
102CİHANŞAH: (FAR) Cihan'ın şah'ı. 
103CİLASUN: (TR) Babayiğit, boylu, boslu, delikanlı, gürbüz. 
104CİNAN: (AR) Cennetler, yedi göğün üstünde ve Arş ile Kürsi'nin altındaki sekiz cennet. 
105CİNUÇEN: (TR) Üstün, galip, zafer kazanmış.
106CİVAN: (Fars.) Genç, delikanlı, yakışıklı. (bkz. Cevan). 
107CİVANBAHT: (FAR) Mutlu, şanslı (kimse). 
108CİVANMERT: (FAR) Cömert, eli açık genç, delikanlı. 
109COŞAN: (TR) Coşku duyan, heyecanlı (kimse). 
110COŞAR: (TR)(bkz. Coşan). 
111COŞKUN: (TR) Coşmuş, galeyana gelmiş. Duyarlı, aşın hareketli. 
112COŞKUNER: (TR) Coşan kimse. 
113COŞKUNSU: (TR) Sel, gürültüyle akan su. 
114CÖMERT: (Tür.) Elinde olanı harcayan, eli açık. Başkalarına yardımdan kaçınmayan. 
115CUDİ: (AR) Cömert, eli açık. İyilik severlikle ilgili. Dicle nehri kıyısında bir dağ. Nuh'un gemisinin tufandan sonra bu dağın üzerinde durduğu söylenir. 
116CUMA: (AR) Haftanın beşinci günü. Müslümanların ibadet ve Bayram günü. Cuma günü kılınan öğle namazı. Toplanma. 
117CUMALİ: (TR) Cuma günü doğan. 
118CUMHUR: (AR) Halk, ahali. Kalabalık, başıboş kalabalık. Takım, heyet. 
119CÜBEYR: (AR) Küçük kahraman, küçük yiğit. 
120CÜNEYD / CÜNEYT: (AR) Küçük asker, askercik. 
73 ADET Ç HARFİ
1ÇAĞA: (TR) Çocuk. 
2ÇAĞAÇAR: (TR) Çağ açacak kimse. 
3ÇAĞAKAN: (TR) Çağı yakalayan, çağdaş. 
4ÇAĞAN: (TR) Bayram, şenlik. 
5ÇAĞANAK: (TR) Körfez, liman. 
6ÇAĞAR: (TR) Bayram. Kalın ve kuvvetli deve kösteği. Doğan kuşu. 
7ÇAĞATAY: (TR) Yavru at, tay. Doğu Türklerine, lehçelerine dayanılarak verilan ad. 
8ÇAĞILI: (TR) Çağla ilgili. Çakıl. Çağla. 
9ÇAĞIN: (TR) Yıldırım, şimşek. 
10ÇAĞKAR: (TR) Canlı, dinamik, çalışkan. 
11ÇAĞLAR: (TR) Çağlayan, şelale (bkz. Şelale). 
12ÇAĞMAN: (TR) Çağın insanı. 
13ÇAĞNUR: (TR) Çağın nuru, zamanın nuru. 
14ÇAĞRI: (TR) Çakır gözlü. Mavi hareli göz. 
15ÇAKA BEY: (TR) Oğuzların Çavuldur boyundan olan Türk beyi. XI. yy. ilk yarısında İzmir bölgesinin hakimi oldu. 
16ÇAKAR: (TR) Parıldayan, ışık veren. 
17ÇAKIR: (TR) Mavimsi, mavi renkli, gri benekli gözleri olan kişi. 
18ÇAKMAN: (TR) Amacına erişen, ulaşan kimse. Süt mavisi. 
19ÇAKMUR: (TR) Yarı uykulu bakış. Sert taş. Pinti. 
20ÇALAPKULU: (TR) Tanrı kulu.
21ÇALAPÖVER: (TR) Tanrı'nın övgüsüne mazhar olmuş kişi. 
22ÇALGAN: (TR) Yatağı taşlık olan ve gürültüyle akan su. 
23ÇALKIN: (TR) Alev. 
24ÇAPAN: (TR) Tatar, ulak, postacı. 
25ÇAVAŞ: (TR) Güneş. Güneşli yer. Güney. 
26ÇAVLAN: (TR) Büyük çağlayan. 
27ÇAVLI: (TR) Ava alıştırılmamış doğan. 
28ÇAYKARA: (TR) Küçük akarsu, yazın kuruyan küçük akarsu. 
29ÇELEBİ: Efendi, nazik ve kibar. Şehir terbiyesi almış okuryazar kimse. Osmanlı devletinin ilk devirlerinde şehzadelere verilen unvan. 
30ÇELEN: (TR) Yakışıklı delikanlı. Tepelerin kar tutmayan kuytu yeri. Açıkgöz, becerikli, kurnaz. Evlerin dışında bulunan saçak. 
31ÇELİK: (TR) Su verilip sertleştirilen demir. Çok güçlü kuvvetli. Kısa kesilmiş dal. 
32ÇELİKEL: (TR) Çelik gibi güçlü el. 
33ÇELİKER: (TR) Çelik gibi güçlü kimse. 
34ÇELİKHAN: (TR) Güçlü hakan, yönetici. 
35ÇELİKKAN: (TR) Güçlü soydan gelen kimse. 
36ÇELİKÖZ: (TR) (bkz. Çelik). 
37ÇELİKSU: (TR) (bkz. Çelik). 
38ÇELİKYAY: (TR) Güçlü, kuvvetli. 
39ÇERAĞ: (FAR) Yağ kandili, lamba, mum. Atın şaha kalkması. 
40ÇERME: (TR) Çay kıyılarında sulu ve yeşil yer. Kaynak. 
41ÇEŞMAN: (FAR) Gözler. 
42ÇEŞPAN: (FAR) Layık, uygun, münasip, yakışır. 
43ÇERİ: (TR) Asker, savaşçı. 
44ÇETİN: (TR) Sert, işlenmesi, elde edilmesi, çözümü zor, sarp, müşkil. 
45ÇETİNALP:(TR) (bkz. Alp). 
46ÇETİNAY: (TR) (bkz. Çetin). 
47ÇETİNEL: (TR) (bkz. Çetin). 
48ÇETİNER: (TR) (bkz. Çetin). 
49ÇETİNÖZ: (TR) (bkz. Çetin). 
50ÇETİNSOY: (TR)(bkz. Çetin). 
51ÇETİNSU: (TR) (bkz. Çetin). 
52ÇEVAR: (TR) Sabah vakti. 
53ÇİNTİK: (TR) Çabuk davranan, hızlı ve hareketli. 
54ÇEVİKCAN: (bkz. Çevik). 
55ÇEVRİM: (TR) Sınır. Girdap. Sürekli ve düzenli değişme. 
56ÇIDAM: (TR) Sabır, tahammül. 
57ÇINAR: (FAR) Çınar ağacı. 
58ÇIRAĞ: (FAR) Meşale, ışık, kandil (bkz. Çerağ). 
59ÇİLE: (FAR) Zevk ve sefadan el çekerek kuytu bir yerde yapılan ibadet. Eziyet, sıkıntı. İbrişim, yün vs. demeti. 
60ÇİLTAY: (TR) Üzerinde benekler bulunan tay. 
61ÇİNEL: (TR) Doğru, dürüst, namuslu kimse. 
62ÇİNER: (TR) (bkz. Çinel). 
63ÇİNTAY: (TR) Soylu at. 
64ÇİNUÇİN: (TR) Üstün, galip, zafer kazanmış. 
65ÇİRAY: (FAR) Yüz çizgileri, yüz güzelliği. Beniz, yüz. İnsan resmi. 
66ÇİRE: (FAR) Maharetli, becerikli. Kahraman, yiğit. 
67ÇOĞA: (TR) Çocuk, yavru. 
68ÇOĞAHAN: (TR) (bkz. Çoğa). 
69ÇOĞAN: (TR) Kökü ve dalları sabun gibi köpüren bitki, çöven. 
70ÇOĞAŞ: (TR) Güneş. 
71ÇOĞUN: (TR) Çok defa, ekseriya. 
72ÇOKAY: (TR) Köy zengini, çiftlik sahibi. 
73ÇOKMAN: (TR) Topuz, gürz. 
129 ADET D HARFİ
1DADAŞ: (TR) Erkek kardeş. Delikanlı, babayiğit. 
2DAFİ: (AR) Defeden, gideren. Savan, savuşturan, iten. 
3DAĞAŞAN: (TR) Dağ aşan. 
4DAĞDELEN: (TR) Dağ delen.
5DAĞHAN: (TR) Eski Türklerde dağ tanrısı. 
6DAĞTEKİN: (TR) (bkz. Dağaşan). 
7DAHİ: (AR) Üstün zeka sahibi. 
8DAİM: (AR) Devamlı sürekli, her zaman. 
9DALAN: (TR) Biçim, şekil. İnce, narin, zarif. 
10DALAYER: (TR) Deniz adamı. 
11DALDAL: (TR) Kahraman, yiğit.
12DALGA: (TR) Denizin yel esince oynayıp kabarması. Denizde hareketli su kütlesi. 
13DALOKAY: (TR) Çok beğenilen. 
14DAMAN: (FAR) Etek. Bir dağ silsilesinin eteğinde uzanan bölge. 
15DANİŞ: (FAR) Bilim, bilgi, ilim.
16DANİYAL / DANYAL: (İBR) Bir peygamber. Sözcük: "Tanrı benim yargıcımdır" anlamına gelir.
17DARCAN: (TR) Aceleci, sıkıntılı. Serçe. 
18DARGA: (TR) Başkan, lider. 
19DAVUD / DAVUT: (İBR) Kendisine kitap olarak Zebur'un gönderildiği büyük peygamberlerden biri. 
20DEDE: (TR) Ana ve babanın babası. Ced, ata. Çok yaşlı kimse. Mevlevilikte çile doldurmuş, dervişlik gayesine erişmiş ve dergahta hücre sahibi olmuş kimse. Bektaşilerde şeyh, baba. 
21DEĞER: (TR) Bir şeyin tam karşılığı, kıymet, baha. Layık. Bir şeyin sahip olduğu yüksek vasıf. 
22DEHNA: (AR) Kızıl. Kumun rengi dolayısıyla Arabistan'da ıssız iller adıyla anılan bir çölün adı. 
23DEHRİ: (AR) Dünyanın sonsuzluğuna inanıp öteki dünyayı inkar eden, ruhun da cesetle birlikte öldüğüne inanan. Materyalist. 
24DELAL: (AR) İnsana hoş, sevimli görünen hal, naz, işve. 
25DELFİN: (YUN) Yunus balığı. 
26DEMİR: (TR) Dayanıklı ve kullanış sahası geniş, mavimsi esmer renkli bir maden. 
27DEMİRAĞ: (TR) Demirden ağ. 
28DEMİRALP: (TR) Demir gibi sağlam ve yiğit. 
29DEMİRAY: (TR) Demir gibi. 
30DEMİRCAN: (bkz. Demirağ). 
31DEMİRDELEN: (bkz. Demirağ). 
32DEMİREL: (TR) Demir gibi güçlü eli olan. 
33DEMİRER: (TR) Demir gibi güçlü kimse. 
34DEMİRHAN: (TR) Güçlü hükümdar. 
35DEMİRKAN: (TR) Güçlü soydan gelen. 
36DEMİRMAN: (TR) Demir gibi güçlü sağlam kimse.
37DEMİRÖZ: (TR) Özü demir gibi güçlü olan. 
38DEMİRŞAH: (bkz. Demirhan). 
39DEMİRTEKİN: (bkz. Demirhan). 
40DEMİRTUĞ: (bkz. Demirtekin). 
41DEMREN: (TR) Okun ucuna geçirilen demir ya da kemik parçası. 
42DENGİZ: (TR) (bkz. Deniz). 
43DENGİZER: (TR) Denizci. 
44DENİZ: (TR) Büyük su kütlesi. Büyük su kütlesindeki dalgalanma. 
45DENİZALP: (TR) Yiğit denizci. 
46DENİZCAN: (TR) (bkz. Denizalp). 
47DENİZER: (TR) Deniz adamı, denizci. 
48DENİZHAN: (TR) Denizlerin hakimi, yöneticisi. Eski Türklerde Deniz tanrısı. 
49DERBEND: (AR) Kapılar kapısı. 
50DEREM: (FAR) Para, akçe. 
51DERİM: (TR) Çadır. 
52DERMAN: (FAR) İlaç. Çare. Takat, kuvvet, güç.
53DERSU: (TR) Hepsi, kamilen, baştan başa hep. 
54DERVİŞ: (FAR) Alçakgönüllülüğü ve yoksulluğu kabul eden veya bir tarikata bağlı bulunan kimse. Fakir ve muhtaç kimse. Daha çok lakap olarak kullanılır. 
55DERYA: (FAR) Deniz, büyük nehir. 
56DERYAB: (FAR) Akıllı, anlayışlı. 
57DERYACE: (FAR) Küçük deniz. Göl. 
58DEVAN: (FAR) Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. Koşmak. Süratle, hızla gitmek. 
59DEVLEDDİN / DEVLETTİN: (AR) Dinin mutluluğu, uğuru, büyüklüğü.
60DEVLET: (AR) Bir hükümet dairesinde teşkilatlandırılmış olan siyasi topluluk. 
61DEVRAN: (AR) Dünya, felek. Zaman. Talih, yazgı. 
62DEVRİM: (TR) Hareket halinde bir şeyin bir eğri çizerek dönmesi, devretmesi. Köklü değişiklik, inkılap. Eski olduğu fark edileni yıkıp yerine yeni olduğu farz edileni koymak. İhtilal. 
63DİCLE: (TR) Yakındoğu'nun Türkiye'den doğan ve Mezopotamya'dan Basra Körfezine dökülen nehirlerden biri. 
64DİCLEHAN: (TR) Dicle'nin hükümdarı. 
65DİKÇAM: (TR) Çam gibi uzun. Metanetli. 
66DİKMEN: (TR) Koni biçiminde sivri tepe. Dağların en yüksek yeri. Yayla. 
67DİLAN: (FAR) Gönüller, yürekler. 
68DİLAVER: (FAR) Yiğit, yürekli. 
69DİLAZAD: (FAR) Gönlü bir şeyle ilgili olmayan, gönlü rahat. Özgür.
70DİLERCAN: (FAR) Dilekte, istekte bulunan.
71DİLGE: (TR) Güzel konuşan kimse. 
72DİLHAN: (FAR) Gönülden söyleyen, içten konuşan. 
73DİLHUN: (FAR) İçi kan ağlayan. 
74DİLSAFA: (FAR) Gönlü şen, rahat, dertsiz. 
75DİLSAZ: (FAR) Gönül yapan. 
76DİLSUZ: (FAR) Gönül yakan, yürek yakıcı. 
77DİLŞAD: (FAR) Gönlü hoş, sevilmiş. 
78DİLŞAH: (FAR) Gönül hükümdarı, şahı.
79DİNÇ: (TR) Gücü kuvveti yerinde ve sağlıklı. 
80DİNÇAY: (TR) Kuvvetli ay. 
81DİNÇER: (TR) Kuvvetli kimse, genç, erkek, yiğit. 
82DİNDAR: (FAR-AR) Allah'a inanmış, bağlanmış olan kimse. 
83DİRAYET: (AR) Zeka, bilgi, kavrayış. 
84DİREM: (FAR) Akça, para. Gümüş para.
85DİRENÇ: (TR) Karşı koyan kuvvet, mukavemet. 
86DİRİCAN: (TR) Güçlü, canlı kimse. 
87DİRİĞ: (FAR) Esirgeme, acıma. 
88DİRSEHAN: (TR) Dede Korkut hikayelerinde, çocuğu olmadığı için hor görülen sonra da Boğaç Han adında yiğit bir oğula sahip olan kahramanın adı. 
89DİZDAR: (FAR) Kale muhafızı. 
90DOĞA: (TR) Tabiat.
91DOĞAN: (TR) Kartalgillerden, alıştırılarak kuş avında kullanılan, yırtıcı bir kuş. 
92DOĞANALP: (bkz. Doğan). 
93DOĞANAY: (TR) Ayın ilk günleri. 
94DOĞANBEY: (TR) Doğan gibi atik ve cesur bey. 
95DOĞANBİKE: (bkz. Doğan). 
96DOĞANER: (TR) Güçlü, kuvvetli, yiğit. 
97DOĞANGÜN: (TR) Sabahın ilk ışıklan. 
98DOĞANHAN: (bkz. Doğanbey). 
99DOĞANTEN: (TR) Şafak vakti. 
100DOĞAY: (TR) Ayın doğması. 
101DOĞU: (TR) Doğma bölgesi. Güneşin doğduğu yön, şark. 
102DOĞUHAN: (TR) Doğu ülkesinin hükümdarı, hakimi. 
103DOĞUKAN: (TR) (bkz.. Doğuhan). 
104DOLUNAY: (TR) Tam yuvarlak halde görünen ay, bedir. 
105DORUK: (TR) Tepe, ağaç tepesindeki körpe filiz.
106DUHA: (AR) Kuşluk vakti. 
107DUMRUL: (TR) Dede Korkut hikayelerinde geçen bir kahramanın adı. 
108DURALİ: (bkz. Dursunali). 
109DURAK: (TR) Yolu taşıyan araçların düzenli olarak durdukları yer. Durma, dinlenme. Cümle sonuna konulan nokta. 
110DURAN: (TR) Hareketsiz halde bulunan, sabit. 
111DURCAN: (TR) Canlı kal, ömrün uzun olsun. 
112DURDU: (TR) Uzun ömürlü olması, yaşaması istenen çocuklara verilen ad.
113DURHAL: (TR) Hal üzere kal, olduğun gibi kal
114DURKAYA: (TR) Çocukları devamlı ölen ailelerin yeni doğan çocuklarına verdikleri isim.
115DURMUŞ: (TR) (bkz. Dursun).
116DURNA: (TR) Bir cins kuş. Turna. 
117DURSUN: (TR) Çocukları devamlı ölen ailelerin yeni doğan çocuklarına verdikleri ad. erkek çocuklarına verdikleri isim.
118DURSUNALİ: (TR-AR) Kız çocuğu olmayan ailelerin en son doğan 
119DURUALP: (TR) Özü temiz yiğit. 
120DURUCAN: (TR) (bkz. Durualp). 
121DURUKAN: (bkz. Durualp). 
122DURUL: (TR) Berrak, saf duruma gel. Dibe çöken şey, tortu. 
123DURUSAN: (TR) Temiz olarak tanınmış kimse. 
124DURUSOY: (bkz. Durusan).
125DÜDEN: (TR) Yer altında akan suların kireçli tabakaları eriterek meydana getirdikleri tabii kuyu. Bataklık, girdap. 
126DÜNDAR: (FAR) Eski Fars hükümdarı. Arkayı gözeten, koruyan asker. 
127DÜRÜST: (FAR) Doğru, düzgün, sağlam. Bütün, tam. 
128DÜZEY: (TR) Seviye karşılığı olarak uydurulmuş olmayan. 
129DÜZGÜN: (TR) Girintisi, çıkıntısı, pürüzü olmayan. Düzeltilmiş, tesviye edilmiş. İyi düzen verilmiş. İntizamlı, nizamlı. Yolunda, rayında.
318 ADET E HARFİ
1EBECEN: (TR) Akıllı çocuk. 
2EBED: (AR) Sonu olmayan gelecek. 
3EBER: (AR) Hayırlı, şerefli, faziletli. 
4EBHER: (AR) En parlak. 
5EBRA: (AR) Ürkme, kaçma. Birden bire ölme. 
6EBRAR: (AR) Hayır sahipleri. İyiler, dindarlar, özü sözü doğru olanlar. 
7EBRU: (FAR) Kaş. Bulut renginde, buluta benzer, bulut gibi dalgalı, bulutlu. Kağıt üzerine kendine has usulle yapılan, mermer, damarları gibi dalgalı şekilli süsleme. 
8EBU: (AR) Baba, ata. (bkz. Ebi, peder). 
9EBUBEKİR: (AR) Deve yavrusunun babası. 
10EBUZER: (AR) Altın sahibi, servet ve zenginlik sahibi. 
11EBYAR: (AR) Pek ak, pek beyaz. 
12ECEMİŞ: (TR) Çok bilmiş. 
13ECER: (TR) Yeni, güzel, iyi. 
14ECİR: (AR) Bir iş ya da emek karşılığı verilen şey. Sevap. Aziz sevgili. 
15ECMEL: (AR) En güzel, en yakışıklı. 
16ECVED / ECVET: (AR) En iyi olan. Eli açık cömert. 
17EDEBALİ: (TR) (Öl: 1325). Osman Gazi'nin kayınpederi ve hocası. Osmanlı imparatorluğunun kuruluşunda önemli bir rolü oldu. 
18EDGÜ: (TR) İyi. 
19EDGÜALP: (TR) İyi yiğit. 
20EDGÜER: (TR) (bkz. Edgü). 
21EDGÜKAN: (TR) (bkz. Edgü).
22EDHEM / ETHEM: (AR) Karayağız at. 
23EDİB / EDİP: (AR) Edepli, terbiyeli, zarif, nazik. Edebiyatla uğraşan kimse. 
24EDİM: (AR) Fiil, amel. 
25EDİZ: (TR.) Yüksek, yüksek yer. Ulu, yüce, değerli. 
26EFDAL: (AR) Çok faziletli, yüksek derecede. 
27EFE: (TR) Ağabey, büyük kardeş. Yiğit, cesur. Kabadayı.
28EFECAN / AFACAN Hareketli, ele avuca sığmaz, akıllı
29EFEKAN: (TR) Efe soyundan gelen. 
30EFGAN: (FAR) Figan, ağlayıp inleme, feryat. 
31EFGEN: (FAR) Düşüren, yıkan, yere atan. Alıcı, yakıcı, düşürücü. (bkz. Figen). 
32EFİL: (TR) Rüzgar, dalgalanma. 
33EFKAR: (AR) Düşünceler. İç sıkıntısı, kaygı. 
34EFKEN: (FAR) Düşkün. 
35EFLAK: (AR) Semalar, felekler, yükler, küreler, zamanlar. Bahtlar, talihler, kaderler. 
36EFLAKİ: (AR) Gökte oturan melek. 
37EFLATUN: (YUN) Açık mor. Aristo'nun hocası, Sokrat'ın talebesi, ünlü Yunan filozofu.
38EFRAHİM: (İBR) Hz. Yusuf un ikinci oğlu. Orta Filistin'de yerleşen İsrail kabilesine adını verdiği söylenir. 
39EFRAS: (AR) Atlar, beygirler, kısraklar.
40EFRASİYAP: (FAR) Turan Türkleri büyük kahraman kağanının Farsça adı. Alp er Tonga asıl adıdır. Büyük İskender'den evvel yaşamıştır. 
41EFSER: (FAR) Taç. Subay. 
42EFZA: (FAR) Artmak, çoğalmak. 
43EGE: (TR) Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her halinden sorumlu olan. Yaşça büyük, ulu. Sahip. Türkiye'nin Batısında bulunan denizin adı. 
44EGEMEN: (TR) Buyruk ve hüküm sahibi, buyruğunu yürüten, bağımlı olmayan.
45EGESEL: (TR) (bkz. Ege). 
46EĞİLMEZ: (TR) Başkalarının baskısını ve üstünlüğünü kabul etmeyen, baş eğmeyen. 
47EĞİN: (TR) Sırt, arka.
48EHAD: (AR) Bir, tek. İlk sayı. 
49EHİL: (AR) Sahip, malik. Becerikli, yetenekli. Karı-kocadan her biri.
50EHLİMEN: (AR) inançlı inanan kimse. 
51EJDER: Bir masal yaratığı
52EKABİR: (AR) Rütbece, görgü ve faziletçe büyük olanlar.
53EKBER: (AR) Daha büyük, çok büyük, en büyük, pek büyük, azam. 
54EKE: (TR) Bilgili, deneyli, olgun. Kurnaz, açıkgöz. Bilmiş çocuk. Dahi. 
55EKEMEN: (TR) (bkz. Eke). 
56EKER: (TR) Toprakla uğraşan. 
57EKİN: (TR) Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. Buğday. Kültür.
58EKİNER: (TR) (bkz. Ekin).
59EKMEL: (AR) Daha, pek kamil, mükemmel ve kusursuz olan. En uygun, en eksiksiz. 
60EKREM: (AR) . Daha, en kerim. Çok şeref sahibi, pek cömert, çok eli açık. 
61EKVAN: (AR) Varlıklar, alemler, dünyalar. (bkz. Evren).
62ELBURZ: (FAR) Kafkaslarda en yüksek dağ. Uzun boylu yakışıklı kimse. 
63ELÇİ: (TR) Başka bir devlet nezdinde devletini temsil eden kişi. Sefir. Allah'ın gönderdiği rasul ve nebiler. 
64ELDEM: (TR) Sevimli, cana yakın
65ELDEMİR: (TR) Demir gibi güçlü el.
66ELFAZ: (AR) Sözler, sözcükler. 
67ELHAN: (AR) Nağmeler, ezgiler. 
68EMEÇ: (TR) Hedef. Yamaç. Henüz memeden kesilmemiş buzağı. 
69EMEK: (TR) Uzun, yorucu ve özenli çalışma. Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü. 
70EMİN: (AR) Korkusuz kimse. Emniyette olan. İnanan, güvenen. İnanılır, güvenilir. Şüpheye düşmeyen, kati olarak bilen. Emanet olarak idare edilen dairelerin başı. 
71EMİR: (AR) Bir kavmin, bir şehrin başı. Büyük bir hanedana mensup kimse. 
72EMİRHAN: (AR-TR) "Emir" kelimesine "han" eki getirilerek iki isimden meydana gelmiştir.
73EMRAH: (TR) Saz çalıp, oynayan. Erzurum'da doğmuş ünlü bir halk ozanı.
74EMRAN: (AR) Kürkler, hayvan derileri.
75EMRE: (TR) Aşık. Tiryaki. Vurgun. 
76EMREDDİN /EMRETTİN: (AR) Dinin emrettiği. 
77EMRİ: (AR) Emirle ilgili. 
78EMRULLAH: (AR) Allah'ın emri. 
79EMSAL: (AR) Kıssalar, hikayeler, destanlar. Numuneler, örnekler. Eş benzer. Yatış denk. 
80ENAM: (AR) Bütün mahlukat, yaratılmış her şey. Halk, insanlar. 
81ENBİYA: (AR) Peygamberler. 
82ENDER: (AR) Çok az, çok seyrek, çok az bulunur, pek nadir. 
83ENER: (TR) En yiğit, en kahraman kişi. 
84ENERGİN: (TR) En olgun, çok olgun.
85ENES: (AR) İnsan. 
86ENFA: (AR) Çok yararlı, daha çok faydalı, (bkz. Nafi). 
87ENFAL: (AR) Ganimet. 
88ENGİN: (TR) Ucu, bucağı görünmeyecek kadar çok geniş. Denizin kıyıdan çok uzaklarda bulunan geniş bölümü, açık deniz. Değer ve fiyatı düşük olan. Yüksekte olmayan, alçak yer. 
89ENGİNALP: (TR) Değerli yiğit.
90ENGİAY: (TR) (bkz. Engin). 
91ENGİNER: (TR) İyi, güzel, değerli insan. 
92ENGİNİZ: (TR) İz bırakacak kadar değerli insan.
93ENGİNSOY: (TR) Geniş soydan gelen. 
94ENGİNSU: (TR) Açık deniz. 
95ENGİNTALAY: (TR) Büyük deniz, okyanus. 
96ENGÜR: (TR) Çok gür. Bereketli. 
97ENHAR: (AR) Irmaklar, çaylar. Cennetlerin altlarından akan ırmaklar. 
98ENİS: (AR) Dost arkadaş. Yar, sevgili. 
99ENSAR: (AR) Yardımcılar, muavinler, müdafiler , koruyucular. Mekkeli muhacirlere yardım eden, Medineli müslümanlara verilen ad. 
100ENVAR: (AR) Ziyalar, aydınlıklar, ışıklar, parlaklıklar. 
101ENVER: (AR) Daha nurlu, en nurlu, çok parlak. 
102ERACAR: (TR) Becerikli erkek.
103ERAKALIN: (TR) Alnı ak, dürüst erkek.
104ERAKINCI: (TR) Yiğit akıncı. 
105ERAKSAN: (TR) Temiz adlı yiğit. 
106ERALKAN: (TR) Al kanlı yiğit. 
107ERALP: (TR) Yiğit erkek. 
108ERALTAY: (TR) (bkz. Eralp). 
109ERANDAÇ: (TR) (bkz. Eraltay). 
110ERANIL: (TR) Yiğitliğinle anıl, tanın. 
111ERASLAN: (TR) Aslan gibi, güçlü kuvvetli erkek.
112ERAY: (TR) Erken ay, ilk ay, ayın ilk günlerinde doğan. 
113ERBAŞAT: (TR) (bkz. Eralp). 
114ERBATUR: (TR) Cesur, yiğit. 
115ERBAY: (TR) Soylu, ünlü aileye mensup erkek. 
116ERBELGİN: (TR) Açık yürekli erkek. 
117ERBEN: (TR) (bkz. Eralp).
118ERBERK: (TR) Şimşek gibi yiğit.
119ERBOĞA: (TR) Boğa gibi güçlü erkek. 
120ERBOY: (TR) Yiğit soydan gelen.
121ERCAN: (TR) Canlı, diri, sıhhatli erkek. 
122ERCİHAN: (TR-FAR) Cihanın tanıdığı erkek. 
123ERCİVAN: (TR-FAR) Genç erkek.
124ERCÜMENT: (FAR) Muhterem, şerefli, itibarlı, haysiyetli, seçkin, saygın, değerli. 
125ERCÜVAN: (FAR-AR) Erguvan çiçeği. Kızıl şey. Kırmızı kadife. 
126ERÇELİK: (TR) Çelik gibi güçlü erkek. 
127ERÇETİN: (TR) Sert, güçlü erkek. 
128ERÇEVİK: (TR) Çevik, hızlı erkek. 
129ERÇİN: (FAR) Merdiven, basamak. 
130ERDAL: (TR) Tek erkek, dal gibi uzun erkek. 
131ERDEM: (TR) Fazilet. Maharet, hüner. Liyakat. Usta gemici. İnsanın ruhsal yetkinliği. 
132ERDEMALP: (TR) Erdemli yiğit. 
133ERDEMER: (TR) Erdemli kimse. 
134ERDEMİR: (TR) Demir gibi güçlü erkek. 
135ERDEMLİ: (TR) Erdemli, faziletli.
136ERDENİZ: (TR) (bkz. Deniz). 
137ERDEŞİR: (TR) Cesur, kahraman, aslan yürekli. 
138ERDİ: (TR) Amacına ulaşan, erişen. Olgunlaşmış erkek. 3 Ermiş veli. 
139ERDİM: (TR) (bkz. Erdem). 
140ERDİN: (TR) (bkz. Erdi). 
141ERDİNÇ: (TR) Duru, güçlü kuvvetli erkek. 
142ERDOĞAN: (TR) Yiğit doğan. 
143ERDÖNMEZ: (TR) Sözünden dönmeyen, doğru sözlü. 
144ERDURAN: (TR) (bkz. Erdönmez). 
145ERDURMUŞ: (TR) (bkz. Erduran). 
146ERDURSUN: (TR) (bkz. Erdurmuş). 
147EREK: (TR) Gerçekleştirilmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, hedef.
148EREKEN: (TR) (bkz. Erek).
149EREL: (TR) Erkek eli, güçlü el.
150EREM:(TR) Ulaşmak, kavuşmak için çaba gösteren
151EREN: (TR) Yetişen, ulaşan, vasıl olan. İyi yetişmiş kişi. Cesur, yiğit adam. Ermiş. Koca, zevc. Kişi, şahıs. 
152ERENALP: (TR) (bkz. Eren).
153ERENAY: (TR) (bkz Eren). 
154ERENCAN: (TR) (bkz. Eren). 
155ERENDİZ: (TR) Gezegenlerin en büyüğü ve güneşe yakınlık bakımından beşincisi Jüpiter. 
156ERENGÜÇ: (TR) (bkz. Eren).
157ERENÖZ: (TR) (bkz. Eren).
158ERENSOY: (TR) (bkz. Eren). 
159ERENSU: (TR) (bkz. Eren). 
160ERENTÜRK: (TR) Eren-türk. 
161ERER: (TR) Ulaşır, kavuşur.
162ERETNA: (TR) XIV. yy. Orta Anadolu'da Sivas ve Kayseri'de beylik kuran bir zat. Uygur Türkleri'nden olup Küçük Asya'da Anadolu Selçuklularına ait yerleri idarelerine almış olan İlhanlıların emirlerindendir. 
163EREZ: (AR) Acıbadem ağacı. 
164ERGALİP: (TR-AR) Üstün, yenen kimse. 
165ERGAZİ: (TR-AR) (bkz. Ergalip).
166ERGENÇ: (TR) Genç erkek.
167ERGENER: (TR) (bkz. Ergenç). 
168ERGİ: (TR) İyi, güzel bir şeye erişme. 
169ERGİN: (TR) Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş. Haklarını kendi kullanmak için yasanın gösterdiği yaşa gelmiş olan kimse ( bkz. Reşid). 
170ERGİNAY: (TR) (bkz. Ergin). 
171ERGİNCAN: (TR) Olgun ruhlu kimse. 
172ERGİNER: (TR) Olgun erkek. 
173ERGİNSOY: (TR) Olgun kişilerin soyundan gelen.
174ERGİNTUĞ: (TR) (bkz. Ergin). 
175ERGİNALP: (TR) (bkz. Ergin). 
176ERGÖK: (TR) (bkz. Ergin). 
177ERGÖKMEN: (TR) Mavi gözlü, sanşın kimse. 
178ERGÖNÜL: (TR) Gönül eri, iyi insan. 
179ERGUN: (FAR) Sert başlı, oynak ve hızlı giden at. 
180ERGUNALP: (FAR-TR) Hızlı, çevik, yiğit.
181ERGUNER: (FAR-TR) Hızlı, çevik erkek. 
182ERGUVAN: (FAR) Kırmızı renkli bir çiçek.
183ERGÜÇ: (TR) Erkek gücü.
184ERGÜDEN: (TR) Yiğitlik eden erkek. Yönetme kabiliyeti olan, lider. 
185ERGÜDER: (TR) (bkz. Ergüden).
186ERGÜL: (TR) Nadide gül, tek gül. 
187ERGÜLEÇ: (TR) Güleryüzlü erkek. 
188ERGÜMEN: (TR) Amacına, isteğine kavuşan. 
189ERGÜN: (TR) Yumuşak uysal kimse. Sulu kar, sulu saf kar.
190ERGÜNAY: (TR) (bkz. Ergün). 
191ERGÜNER: (TR) Yumuşak huylu, uysal erkek.
192ERGÜVEN: (TR) Kendine güvenen. 
193ERGÜVENÇ: (TR) Güven duyulan kimse. 
194ERHAN: (TR) İyi, adaletli hükümdar.
195ERHUN: (TR) Hunlu yiğit.
196ERİB: (AR) Akıllı, zeki kimse.
197ERİKER: (TR) Becerikli, yürekli adam. 
198ERİM: (TR) Bir şeyin erebileceği uzaklık. Vakıf olmak, yetmek.
199ERİMEL: (TR) (bkz. Erim). 
200ERİMŞAH: (TR) (bkz. Erim). 
201ERİNÇ: (TR) Rahat, huzur.
202ERİNÇER: (TR) Huzur veren kimse. 
203ERİPEK: (TR) Yumuşak, uysal erkek. 
204ERİS: (FAR) Zeki, uyanık, azılı.
205ERKAL: (TR) Erkek kal, adam olarak kal.
206ERKAN: (AR) Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler. General ya da amiral aşamasındaki askerler. Yol, yöntem, adet, usûl. Temel esaslar. Rükünler, direkler. 
207ERKAM: (AR) Rakamlar, sayılar, yazılar. 
208ERKE: (TR) İş başarma gücü. Nazlı serbest büyütülmüş çocuk. 
209ERKEL: (TR) Güçlü, kudretli el. 
210ERKILIÇ: (TR) Kılıç gibi keskin güçlü yiğit.
211ERKINAY: (TR) Çalışan erkek. 
212ERKİN: (TR) Serbest, hür.
213ERKİNER: (TR) Bağımsız, özgür insan. 
214ERKMAN: (TR) Güçlü, etkili, sözü geçen kimse. 
215ERKOÇ: (TR) Güçlü, iriyan erkek. 
216ERKOÇAK: (TR) Cömert, eli açık. Yiğit, kahraman. Becerikli.
217ERKSAN: (TR) Güçlü, etkili san, tanınmış ad. 
218ERKSOY: (TR) Güçlü soydan gelen. 
219ERKSUN: (TR) Gücünü, kudretini göster. 
220ERKUL: (TR) Erkek kul, güçlü kuvvetli adam, kul. 
221ERKUT: (TR) Güçlü, dayanıklı erkek. Mübarek insan, kutlu insan. 
222ERKUTAY: (TR) Uğurlu ayda doğan erkek. 
223ERMAN: (FAR) Arzu, istek. Yerinme, pişman olma.
224ERMİN: (FAR) Keykubat'm dördüncü oğlu. 
225ERMİŞ: (TR) Allah'a yönelmiş ve bu yolda merhale katetmiş kimse. Veli, aziz. 
226ERMİYE: (AR) Dolu yağdıran kasırga.
227ERNOYAN: (TR) Yiğit başkomutan. 
228EROĞUZ: (TR) Yiğit kimse. 
229EROKAY: (TR) Seçkin, beğenilen erkek.
230EROL: (TR) Erkek ol. "Er" ve "ol" kelimelerinden birleşik isim. 
231ERONAT: (TR) Dürüst, güvenilir, iyi erkek. 
232EROZAN: (TR) Erkek ozan, şair. 
233ERÖZ: (TR) Özü erkek, yiğit olan. 
234ERSAL: (TR) Yiğitliğinle tanın. 
235ERSALMIŞ: (TR) (bkz. Ersal). 
236ERSAN: (TR) Adıyla, sanıyla ünlenmiş erkek. Güzel, güçlü san bırakmak. Şanlı asker.
237ERSAVAŞ: (TR) (bkz. Ersal). 
238ERSAYIN: (TR) Saygı değer kimse.
239ERSEÇ: (TR) Seçkin ol. 
240ERSEN: (FAR) Meclis, kurultay, kongre. 
241ERSERİM: (TR) (bkz. Serim). 
242ERSEVEN: (TR) Seven erkek. 
243ERSEVER: (TR) (bkz. Erseven).
244ERSEVİM: (TR) Sevimli, sempatik erkek. 
245ERSEZEN: (TR) (bkz. Ersezer). 
246ERSEZER: (TR) Kavrayışı güçlü erkek. 
247ERSÖZ: (TR) Yiğit sözlü. 
248ERSU: (TR) (bkz. Ersöz). 
249ERSUNAL: (TR) (bkz. Ersu). 
250ERŞAD: (TR-FAR) Sevinçli, mutlu erkek. 
251ERŞAHAN: (TR) Şahin gibi güçlü yiğit.
252ERŞAHİN: (TR) Erkek şahin, kuş. 
253ERŞAN: (TR) Yiğitliğiyle tanınmış, ünlenmiş erkek. 
254ERŞED: (AR) Reşid, ergin olan, doğru yola daha yakın, hareket hattı daha iyi olan. 
255ERŞEN: (TR) Mutlu, neşeli erkek. 
256ERTAN: (AR) Erken gün doğma zamanı.. 
257ERTAŞ: (TR) Taş gibi erkek. Er ve taş kelimelerinden birleşik isim.
258ERTAY: (TR) Uzun boylu, yakışıklı erkek. 
259ERTE: (TR) Gelecek şafak, şafak sökme zamanı. Yarın. Herhangi bir işte ilk başarı. 
260ERTEK: (TR) Tek, eşsiz yiğit. 
261ERTEKİN: (TR) Soylu erkek. Er ve tekin kelimelerinden birleşik isim. 
262ERTEN: (TR) Sabah güneşin doğduğu zaman. Gün. 
263ERTİNGÜ: (TR) Olağanüstü görülmemiş. 
264ERTOK: (TR) Gözü, gönlü tok yiğit. 
265ERTÖRE: (TR) Töreleri olan yiğit. 
266ERTUĞ: (TR) Sorguç tutan erkek. 
267ERTUĞRUL: (TR) Dürüst, doğru, yiğit. 
268ERTUNA: (TR) (bkz.Tuna). 
269ERTUNÇ: (TR) Tunç renkli erkek. Tunç madeni gibi güçlü kuvvetli erkek. 
270ERTUNGA: (TR) Yiğit hakan. Uygur yazıtlarında geçen Türk adı. 
271ERTÜZE: (TR) (bkz. Tüze). 
272ERÜSTÜN: (TR) Üstün erkek.
273ERVA: (AR) Çok güzel genç. Son derece cesur ve yiğit adam. 
274ERYALÇIN: (TR) Sert, güçlü, boyun eğmez yiğit.
275ERYAMAN: (TR) Güçlü, becerikli. 
276ERYAVUZ: (TR) Yürekli, korkusuz.
277ERYETİŞ: (TR) Erken gel.
278ERYILDIZ: (TR) Yıldız gibi parlak yiğit.
279ERYILMAZ: (TR) (bkz. Yılmaz).
280ERZADE: (TR-FAR) Yiğit oğlu. 
281ERZAN: (FAR) Ucuz, bol. Uygun, münasip, layık. 
282ESAD / ESAT: (AR) Oldukça mutlu, daha saadetli. Çok hayırlı. 
283ESED: (AR) Arslan. Gazanfer. Haydar. Cesur ve kahraman kişi anlamındadır. 
284ESEN: (TR) Sağ, salim, sağlıklı. 
285ESENBOĞA: (TR) (bkz. Esen). 
286ESENDAĞ: (TR) Dağ gibi güven verici ve sağlam yaptı. 
287ESENER: (TR) Sağlıklı, rahat kimse. 
288ESENTÜRK: (TR) Güçlü, kuvvetli, sağlıklı Türk.
289ESER: (Ar.) Nişan, alamet, iz. Etki, tesir. Yok olmuş bir nesneden kalma parça. Bir kişinin ortaya koyduğu ürün.
290ESLEK: (TR) Çalışkan, gayretli. Yumuşak başlı, uysal. Atik, çevik. 
291EŞLEM: (AR) En güvenli, en emin, en doğru yol. 
292EŞAY: (TR) Ay kadar güzel. 
293EŞCA: (AR) En cesur, en yiğit kişi. 
294EŞFAK: (AR) Daha şefkatli, çok merhametli. 
295EŞİR: (AR) Çok sevinçli. 
296EŞRAF: (AR) Şerefli, saygın kimseler. Bir yerin zenginleri, sözü geçenler.
297EŞREF: (AR) Şerefli, çok onurlu, çok aziz, pek muhterem. 
298ETEM: (AR) Daha tam daha noksansız, mükemmel. 
299ETHEM: (AR) Karayağız at. 
300EVCAN: (TR) Evdeki insan evcimen. 
301EVCİMEN: (TR) Evine, ailesine bağlı. Ev işlerinde becerikli. 
302EVFA: (AR) Daha vefalı, cana yakın, sözünde duran.
303EVİRGEN: (TR) İşini bilen, tedbirli kimse.
304EVLİYA: (AR) Veliler. Allah'ın dostları. 
305EVREN: (TR) Büyük yılan, ejderha. Felek, zaman. Kainat, dünya. 
306EVSAN: (AR) Pullar, harçlar 
307EVVAH: (AR) Çok ah eden. Çok dua eden. Merhametli.
308EVVEL: (AR) İlk başlangıç, ilkin. 
309EYGÜL: (TR) İyi. 
310EYMEN: (AR) Daha uğurlu, çok talihli, hayırlı, kutlu. Sağ taraftaki. 
311EYÜB / EYÜP: (AR) Sabırlı. Dönen, pişman olan, günahlarına tövbe eden. 
312EZEL: (AR) Başlangıcı olmayan 
313EZELHAN: (AR-TR) (bkz. Ezel). 
314EZGÜ: (TR) Makam, hava. 
315EZHAN: (AR) İnsanda akıl, fikir, zeka, hafıza anlayış, kavrayış, kudretleri. 
316EZHERAN: (AR) Ay ve güneş. 
317EZNEV: (FAR) Yeni baştan, yeniden. 
318EZRAK: (AR) Mavi gözlü. Gök rengi saf ve temiz su. 

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam95
Toplam Ziyaret1805386
Hava Durumu

ATEŞ’TEN SÖZLER

AHMET ATEŞ (KENDİSİNE LAYIK GÖRMEDİĞİNİ DOSTLARINADA LAYIK GÖRMEYEN ...). İSTER KULAK VERİN İSTER VERMEYİN. İSTERSENİZ AHMET ATEŞ DE KİM OLUYOR DEYİN. DOĞRU YOLU GÖSTERMEK BİZDEN YÜRÜYÜP YÜRÜMEMEK SİZDEN. Ateş

BU MİLLET ŞUNU İYİ BİLSİN Kİ; TAŞLANMAMAK İÇİN DE OLSA, ASLA MEYVESİZ AĞAÇ OLMAYACAĞIM. Ateş

ATEŞ' İ SEVMEYEBİLİRSİNİZ, SEVMEK ZORUNDA DA DEĞİLSİNİZ. UNUTMAYINIZ Kİ DÜŞMANINIZDAN BİLE ÖĞRENECEĞİNİZ ÇOK BİLGİ VARDIR. Ateş

İNSANIN KENDİ KENDİNE YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜ, BÜTÜN DÜŞMANLARI BİR ARAYA GELSE YAPAMAZ. Ateş

ATEŞ, DÜNKÜ ATEŞ DEĞİL. YARINDA, BUGÜNKÜ ATEŞ OLMAYACAK. Ateş

DEĞİL DOKUZ KÖYDEN KOVULMAK; ONDOKUZ KÖYDEN DE KOVULSAM, DOĞRUYU SÖYLEMEKDEN, DOĞRU OLANI SAVUNMAKDAN VAZGEÇEMEM. Ateş

İNSANLARI GÖRÜNÜŞLERİ İLE YARGILAMAYINIZ, ÇOĞUNLUKLA ALDANIRSINIZ. GÖRÜNÜŞLER İNSANLARI GENELDE ALDATIR. YAKINDAN TANIMADIĞINIZ İNSANLAR HAKKINDA İYİ VEYA KÖTÜ DİYE HÜKÜM VERMEYİNİZ. GÜN GELİR İYİ DEDİĞİNİZ İNSANLAR KÖTÜ, KÖTÜ DEDİĞİNİZ İNSANLAR ÇOK İYİ ÇIKABİLİR. TERCİHLER SİZE AİT AMA SİZ DIŞ GÜZELLİKDEN ZİYADE İÇ GÜZELLİĞE ÖNEM VERİNİZ. Ateş

DOST DOĞRU SÖYLER, YÜZE SÖYLER, SEVİLMEZ. DÜŞMAN ARKADAN SÖYLER, YÜZE GÜLER. BAŞ TACI EDİLİR. BAŞ TACI OLMAK İÇİNDE OLSA; YÜZE GÜLENLERDEN, ARKADAN KONUŞANLARDAN OLAMAM. Ateş

DEĞER VERDİĞİNİZ İNSANLAR SİZ DEĞER VERDİĞİNİZ İÇİN DEĞERLİDİR. OYSA ONLAR KENDİLERİNİ BİR ŞEY SANIRLAR. SİZ DEĞER VERMEZSENİZ BİR HİÇTİRLER AMA BUNU AKILLARINA BİLE GETİRMEZLER. "ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ GÜZELLİKLERİ ON PARA ETMEZ BİZDEKİ AŞK OLMAZSA" Ateş

KIRK GÜN TAVUK GİBİ YAŞAMAKTANSA BİR GÜN HOROZ GİBİ YAŞARIM. Ateş

BU DÜNYA HERKESE YETER. YETERKİ ADAM GİBİ YAŞAMASINI BİLELİM. Ateş

TOPLUMDA KENDİNİ ŞEREFLİ GÖSTEREN ŞEREFSİZLER DÜNYA DÖNDÜKCE VAR OLACAK VE MİDE BULANDIRACAKLARDIR. Ateş

"HER ASALAK BİR SALAĞIN SIRTINDAN GEÇİNİR" İNSAN OLAN NE SALAK NE DE OLUR ASALAK. Ateş

HIRSIZLIK SADECE PARA ÇALMA İLE OLMAZ. ZAMAN PARADAN YERİNE GÖRE DAHA ÖNEMLİDİR. DAKİKALARI PARA İLE ÖLÇEMEZSİNİZ. GASP EDİLEN DAKİKALARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ. MİLLET OLARAK BOŞA HARCANACAK NE VAKTİMİZ NE DE BOŞ ZAMANIMIZ VAR. Ateş

"KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM KÜL GİBİ KARARIP SOLDUM EYVAH EYVAH" TÜRKÜSÜNÜ ÇALMAMAK İÇİN SİZE DEĞER VEREN DOSTLARINIZA, SİZİ SEVENLERE KULAK VERİNİZ. Ateş

TREN KALKAR GARDAN, KAÇARSA HABER GELMEZ NAZLI YARDAN. TRENDEKİ BİR GÜN AĞLAR, KAÇIRAN HER GÜN AĞLAR. EN İYİSİ TRENİ KAÇIRMAMAK. Ateş

"ZORLA YENEN AŞ YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ". NE YİYEN NEDE YEDİREN ŞİFA BULUR ARKADAŞ. Ateş

GÜZEL HER ZAMAN GÜZELDİR. ÇİRKİNLİK İSE BENİM İŞİM DEĞİLDİR. Ateş

DOST DOSTUN AYNASI OLMALI. AYNA KADAR DOĞRU OLAMIYORSA DOSTUNUM DİYE GEZMEMELİ. Ateş

OTOBÜS KAÇIYOR DEMİŞTİM DİNLEMEDİN. SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ DEMİŞTİM TINLAMADIN. NE DEDİMSE İLTİFAT DEĞİL, GERÇEK DİYE, HOŞUNA GİTMEDİ. ANLARSIN BİR GÜN DEDİM, DALGA GEÇTİN. İŞ İŞTEN GEÇTİKDEN SONRA ANLARSIN DA, ONU DA BEN ANLAYAMAM. "GEÇER BORUN PAZARI ANCA GİDERSİN NİĞDE'YE." SÖYLEYECEK BİR SÖZÜN OLAMAZ BU DELİYE. Ateş

SEVDİĞİM BİRİSİ "BENİ SENİN KADAR AŞAĞILAYAN HİÇ KİMSE OLMADI" DEMİŞTİ. BIRAKIN AŞAĞILAMAYI İNCİLTMEK AKLIMIN KÖŞESİNDEN BİLE GEÇMEMİŞTİ. OYSA BU KİŞİ DEĞER VERDİĞİM SEVDİĞİM KİŞİLERİN BAŞINDA GELEN BİRİ. DEMEK Kİ DEV AYNASI OLMAMAK SUÇ OLUYOR. BEN SENİN DÜŞMANIN DEĞİLİM Kİ SENİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTEREYİM. BİR GÜN SANA GEREĞİNDEN FAZLA İLTİFAT EDERSEM BİL Kİ O GÜN DÜŞMANIN OLDUĞUM GÜNDÜR. Ateş

"GÜLÜ SEVEN DİKENİNE KATLANIR" KATLANIR DA ÖNEMLİ OLAN DİKENE KATLANIP, GÜLE KAVUŞABİLMEK. Ateş

İSTER ARKADAŞINIZ, İSTER SEVGİLİNİZ, İSTER AÇIK İSTER GİZLİ AŞKINIZ, İSTER DOSTUNUZ, İSTER SIRDAŞINIZ, İSTER ANNE BABANIZ, DEĞER VERDİĞİNİZ KİM OLURSA OLSUN GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEYİNİZ. KENDİ DEĞERİNİZDEN KAYBEDERSİNİZ. Ateş

HER YÜZÜNE GÜLENİ, BOLCA İLTİFAT EDENİ DOST BELLEME. DOST, SEVİLMEME RİSKİNE RAĞMEN; DOĞRU NE İSE ONU SÖYLER, KALPTEN SEVER. ASIL DOST KENDİSİNE REVA GÖRMEDİĞİNİ KARŞIDAKİNE REVA GÖRMEYENDİR. Ateş

GERÇEK SÖZLERDEN KAÇANLAR, GÜZEL, SAHTE VE HOŞ SÖZLERE KANANLAR. ASLA ACI GERÇEKLERDEN KAÇAMAZLAR. Ateş

BENİM İÇİN SIFATINIZ NE OLURSA OLSUN. SİZİ KAYBETMEMEK UĞRUNA ASLA YALANA BAŞVURAMAM. SİZLERİ KAZANMAK İÇİN SAHTEKARLIK YAPAMAM. BENİ SEVEN DÜRÜST OLDUĞUM İÇİN SEVSİN SAHTE İLTİFATLAR İÇİN DEĞİL. SAHTE DOSTLAR VE SAHTEKARLIK BENDEN UZAK OLSUN. Ateş

SEVDİKLERİNİZİ YARGILARKEN OLAYLARA KENDİ CEPHENİZDEN BAKMAYINIZ. ALDANIRSINIZ. KARŞIDAKİNİN YERİNE KENDİNİZİ KOYABİLDİĞİNİZ SÜRECE DOĞRU YARGILAMA YAPABİLİRSİNİZ. Ateş

SİZ, SİZ OLUN, OLMAZ ÖYLE ŞEY DEMEYİN. BİR GÜN OLUR, OLUYORMUŞ DEMEK ZORUNDA KALIRSINIZ. ASLA BİRİNİ KINAMAYINIZ. KINADIĞINIZ OLAYIN, BİR GÜN BAŞINIZA GELDİĞİNİ, GÖRMENİZ HİÇ DE UZUN SÜRMEZ. ALLAH ISLAH ETSİN DEYİP GEÇİN. YOKSA, KINADIĞINIZ OLAYLA KENDİNİZ ISLAH EDİLİRSİNİZ. Ateş

"İLTİFAT; YALANIN SÜSLENMİŞ, KILIF GİYDİRİLMİŞ HALİDİR" İLTİFAT ETMEYİ BİLMİYORUM. ÇÜNKÜ YALAN SÖYLEMEYİ BECEREMİYORUM. Ateş

GERÇEKLER DOĞRU VE ACI OLUR. İLTİFATLAR SAHTE VE YALAN. GERÇEKLERDEN KAÇANLAR, İLTİFATLARA SIĞINANLAR, ACI SONDAN KAÇAMAZLAR. KURTULUŞ GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEKDEN, İLTİFATLARDAN UZAK DURMAKDAN GEÇER. Ateş

AŞIRI MAKYAJ GÜZELİ ÇİRKİNLEŞTİRİR ÇİRKİNİ GÜZELLEŞTİRİR. Ateş

DOĞRULAR VE GÜZELLİKLER MALINIZ, ÇİRKİNLİKLER VE KÖTÜLÜKLER ÇÖPÜNÜZ OLSUN. Ateş

SİGARA

OĞUZLAR Mayıs 1994

SİGARA

Ahmet ATEŞ Oğuzlar Gazetesi yazı İşleri Müdürü

İçerken güldürür

Sinsi, sinsi öldürür

İçene kendini kahraman sandırır

Şeytani bir zehri andırır

İnsana kendi kendini yandırır

Sigara içmek suç değil

Bıçak taşımakta suç değil

Fakat bıçak ve tabanca

Bir başkasına zarar verince suç

Peki, sigara bir başkasına zarar verince neden suç sayılmaz? Şimdi sormak gerek aklı ve fikri olan herkese. Hangi insanın bir başka insanı zehirlemeye hakkı var? Sigara içme özgürlüğünü savunan vatandaşlara demezler mi ki içenin içme özgürlüğü varda içmeyenin sigara içmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyenin sigara içene bir zararı yok. Peki sigara içenin içmeyene neden zararı olsun. Bir resmi daire veya aile düşünün aynı odayı on kişi paylaşıyor. Bunun beşi sigara içiyor diğer beşi içmiyor. Beş kişinin sigara içme özgürlüğü varda diğer beş kişinin sigara içmeme, zehirlenmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyen beş kişinin sigara içen beş kişiye zararı yok da, sigara içen beş kişi niye diğer beş kişiyi zehirlesin.

Sigara içenler içmeyenleri zehirleme hakkını kimden ve nereden alıyorlar?

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Birde en çok şundan söz edilir. Yahu sigara içen akciğer kanseri, verem ve diğer hastalıklara yakalanıyor da içmeyen yakalanmıyor mu?

Yakalanıyor: Tabiî ki siz sigara içenlerin sayesinde bir ailede bir kişi sigara içiyorsa diğerlerinin ben sigara içmiyorum demesi gerçek anlamda yalan ve yanlış olur. Sigara içen kişi sadece kendisini zehirlemez evdeki hanımını çocuklarını ve diğer fertlerin hepsini zehirlenmeye mahkum eder, onların yanında sigara içtiği sürece.

Şimdi sorarım size hangi babanın kızını, hangi ananın oğlunu, hangi dedenin torununu,hangi tiryakinin tiryaki olmayanı zehirleme hakkı var?

Medeniyet deyince bazıları çıplaklık sanır, asla. Medeniyet bu ve benzeri durumlarda kendini gösterir. Medeni insan başkalarına ve kendisine saygı duyan insandır. Başkalarının haklarını gasp etmeyen temiz insandır. Hoş görülü insandır. Kendi özgürlüğüne sahip çıktığı kadar başkalarının özgürlüğüne sahip çıkan ona saygı duyan insandır.

Bir düşünür medeniyeti şöyle tarif eder. "Medeni insan karanlık da esnerken sol elinin tersi ile ağzını kapayan insandır" der. Tabiî ki bizde olduğu gibi esnerken küçük dilini karşısındakine gösteren değil.

"Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az"

Kimsenin kimseyi zehirlemeyeceği, kişilerin birbirlerine saygılı olacağı,toplum menfaatlerinin ön plana çıkacağı bencilliğin arka planda kalacağı, hoş görülü medeni toplumlara doğru.

Saygı ve sevgilerimle bir sonraki sayıda buluşmak üzere.

Sevgili okurlar Makalenin yayın tarihine bakarsanız bu günkü sigara ile ilgili kanun konusunun alt yapısını görürsünüz o tarihlerde bu yazıyı kaleme almak yürek, bilek ve cesaret isterdi. İlk sigara kanunu bile (Kanun Numarası : 4207 Kabul Tarihi : 7/11/1996 Yayımlandığı R.Gazete: Tarihi:26/11/1996 Sayı: 22829) bu makaleden 2 Yıl 6 Ay sonra çıkmıştır. O gün dile getirdik iki yıl sonra kısmen bugünse tamamına yakını kanuna konmuştur. Eh sağlık olsun 12 yıl sonrada olsa birşeyler değişmiştir. O gün dalga geçenlere duyrulur.

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Takvim